İnsan, içindeki ateş yüzünden cennetten kovulan, sürgün yerini ateşe veren insan ... Değdiği her şeyi elli yılda cehenneme çeviren,elini çektiği cehennemlerin elli yılda cennet olduğu bir çiğnemlik acele, hayret ve cinnet,insan... Öleceğini bile bile yaşayan,on binlerce yıl ölü kalıp hayatı elli , yüz yıl tadan , yanlışlıkla doğup tesadüfen ölen insan...İhanet, hıyanet,nefret,kin ve kelle kabuğundaki bahaneci ile tırnak içinde masum,ideal , mantıklı ve tümel...
Ne onlu ne onsuz.
Ah o insan...Olası ve olmayası...
.
Emre Timur elini karınca yuvasına sokmuş sanki, tıkır tıkır işleyen, alıştığımız, düşünmekten korktuğumuz,kendimizden, değişmekten kaçtığımız,bildiğimiz belki ama kabul etmek istemediğimiz seyleri yazmış karıncalar gibi düzenli işleyen düşüncelerimizi dağıtmış ...En azından benim düşüncelerimi...Acaba böyle daha mı mutluyuz ya da mutlu olduğumuzu sanıyoruz... Diyor ki "ödev kendilik mi ? Kendim olmak mı ödevim? Hakikatin peşinde koşmak ya da cemiyete faydalı bir fert olmak mı ? Benim hayatımın anlamı ne ? Sahiden insanın,benim ödevim nedir?
220.sayfayi kapatınca ki bu aslında her bölüm sonunda oluyor bir durup düşünüyor insan...Peki sonra bir şeyleri değiştirecek miyiz ? İşte o da bizim elimizde. Şimdi kitapta benim çok ilgimi çeken bir satır var kendim ile alakalı onu araştırmak ile başlayacağım ben . Biliyorum ki herkes kendinden birşey bulacak,rahatsız olacak ama ne diyor yazar "rahatsız etmeyen kitabı çöpe atın"... Önerimdir...