Bir gece yarısı yazıyorum, gönlümden kaleme, kalemimden deftere ve sonra sizlere. Ve bir de kuşların sesleri eşliğinde. ‘Şükür’ kelimesinden bahsetmek istiyorum. Son zamanlarda dilimden, kalbimden, fikrimden eksik etmemeye çalıştığım, maneviyat dolu kelimeden. Bu kelimeyi düşünürken aklıma hep şu soru gelir; ‘Yoklukta varlığı ararken, varlığı
İçesim var; gece hüznü çöktü günüme
Çekilmez bir adam oldum yine Uykusuz, aksi, lanet Bir bakıyorsun ki ana avrat söver gibi Azgın bir hayvan döver gibi O gün çalışıyorum Sonra birde bakıyorsun ki Ağzımda sönük bir cigara gibi tembel bir türkü Sabahtan akşama kadar sırt üstü yatıyorum ertesi gün Ve beni çileden çıkarıyor büsbütün Kendime karşı duyduğum nefret ve merhamet Çekilmez bir adam oldum yine Uykusuz, aksi, lanet Yine her seferki gibi haksızım Sebep yok olması da imkansız Bu yaptığım iş ayıp rezalet Fakat elimde değil Seni kıskanıyorum.
Reklam
'' Anlayışsızlığın hüküm sürdüğü bir hayat yaşıyorum. Buna rağmen hala ısrarla hem kendimi hem de etrafımdaki insanları anlamaya çalışıyorum. Aptallık işte... Sanırım canım çıkmadan bu huyum'da çıkmayacak! '' Derdi. Bilmiyordu ki canı çıksa bile bu huyu onda baki kalacak... Çünkü insan bazı özelliklerin nimetini öldükten sonra tadardı. Dilsiz Şair
Benimkisi maziye hasret maziye özlem. Dahası yok. Kendi kendime kendimi yakıp, yanıp yanıp kavruluyor küllerimden doğup yeniden yanıyorum. Hepsi bu.
Evet mümkün aynı anda hem sevmek hemde nefret etmek. Aynısını yapıyorum hergün kendime...
Kendimi 18 yaşıma geri dönmüş hissediyorum :)) Çünkü o zamanlardaki gibi kütük gibi test kitapları satın alıp uzun yollarca taşıdım. Tek farkla ki artık zevk alarak yapıyorum; hırsla, stresle ve para kazanma isteğiyle değil. Hoşgeldin YGS şey pardon TYT...
Geri199
1.000 öğeden 991 ile 1.000 arasındakiler gösteriliyor.