Yavaş yavaş yürü, bir çocuk gibi yavaş adımlarla.
Her zaman gördüğüm o yol nasılmış diye merak ederek...
Kafanı kaldırıp gökyüzüne de bak.
Hep önüme bakıp yürüdüğüm günleri bugün unutacağım.
Ben öfkeliydim, buna karşılık karamsardı o
Tutkuların oyununu biz ikimiz de tanımıştık
İkimize de yaşam ıstıraplar vermişti;
İkimizin de yüreğinde korlar sönmüştü
İkimizi de artık beklemekteydi hıncı
"Sessizliğini duymayan birine sevdanı verme göynün incinir."
Benim sevilmemekle ilgili bir derdim yok. Sonuçta ilişkiler böyle...Sen birinden hoşlanacaksın ama onun ilgisini çekmeyecek. Birileri de senin için rüzgar estirecek ama sende yaprak kıpırdamayacak. Bu açıdan herkes sevilmeme duygusuyla baş edebilir ama sevildiğini sanmak...O fena işte! Birinin seni ona inandırması ona güvenip yaslanman ve onun çekilmesi ile düşmen öyle bir düşüş, en güçlüsünü bile dibe batırabilir. Tam dünyadan sıyrılıp artık burada yaşayım derken evsiz kalmak bu bambaşka bir köksüzlük. O yüzden bu hayattaki en önemli şey hayatıni kiminle paylaşacağını doğru seçebilmek uykularının kaçmaması için evini doğru yere inşa etmek lazım. Yoksa en büyük acıların aşk uğruna çekilmesi ya da en güzel romanların aşk üstüne yazılması tesadüf değil.
Alıntı
Yarıda kalmış bir roman gibi...
Başladığımıza ve bitiremediğimize pişman olduğumuz bir hayat bu. Yaşanılmaya değer mi halen bilinmez. Yolumuzu yitirip yaşam ve ölüm arasındaki ince çizgide kalakalmışız.
Senin saklanarak adımladığın o sokaklarda
Bir uzay boşluğunda ilerler gibi
Eşlik ediyorum varoluşuna,
Kelimelerine
Ve gözlerinin
İnerken artık oturan anlamına.
O bakış bizimdir
O bakış sonsuzluk içinde bulduğumuz
Işıklı bir dehlizdir.