"Görünmeyeni görmek mümkündür." Herkesin göremediğini görmek bir potansiyel meselesidir. Ne var ki potansiyeli ortaya çıkarmayı bilmek gerekir. Bu sanıldığı kadar kolay değil. “Kendine inan, yapabilirsin, başarabilirsin” demekle olmuyor. Sadece motivasyonla zafer kazanılmaz. Sahaya da çıkmak lazımdır. Ancak sahada çaresiz hissetmemek için bilinmesi ve öğrenilmesi gereken şeyler var.
Günaydınn
🌸Biraz motivasyon🌸 "Yapamıyorum dediğin ne varsa, yapamamana sebep olan kendine güvenmemen.. Hangi yola çıkarsan çık, yapamayacağına inanmışsan zorlanırsın.. Kendine inan. Evvela kendine anlat hakikati. Zaten kendine tesir edemeyen başkasına da tesir edemez.. İnsanlara kendini göstermek, kedini anlatmak zorunda değilsin. Lakin hakikati öyle bir sindirmelisin ki halin ile konuşmalısın. Zaten bu hakikat öyle kuvvetli ki, senin diline ihtiyacı yok. Sen kalbine o hakikati koyduysan bir kez, hakikat haline akseder kendi anlatır zaten.. Tüm mesele kalbine koyabilmekte.."
Reklam
Gerçek sevginin tarifi.
Erich Fromm ‘un Sevgi Üzerine Yaptığı 11 Tespit ile "sevginin" ne olduğu ve ne olmadığı hususunda bizleri aydınlatıyor. İnsanın içinde geçen her "isteğin" adını sevgi koyması kadar "ucuz" bir tanım olamaz. Karşınızdaki insana karşı bir duygu barındırıyor olduğunuzda "ben onu seviyorum" triplerine girmeyin.
Birileri çıkar karşımıza ve bize bazı şeyler söyleyip, O günümüzün kötü bir ruh halinde tamamlanmasına neden olabilir... İçimizde, benliğimizde (gereksiz yere) biriktirdiğimiz bu "değersizlik" ve -yetersizlik- duyguları ile boğuşmaya karar vererek yolumuza bakarız ve gün boyu aslında elimizde avucumuzda kalan yalnızca karşı tarafa ait olan, tam bir ifadeyle "gereksiz ve yersiz varsayımlar" yüzünden zamanımız mahvolur. Bu nedenle kendini hiç bir zaman ve hiçbir konuda küçük, aşağıda görme çünkü senin içinde -belkide henüz farkında olmadığın- sınırsız potansiyelin farkındalığıyla harekete geç 😍 ve kendine hep hak ettiğin en güzel güzelliklerin seni bulması için izin ver... Unutma sen çok kıymetlisin ve biriciksin.! ✓✓ #mypost"
“Kendine bu kadar güvenme evlat! Ne kadar iyi olursan ol, asla dikkatleri üstüne çekme! Bu en büyük hatan olur. Her zaman küçük görünmek zorundasın. Sessiz ol, küçük adam ol. Aptalı oyna, istenmeyeni. Saf görünen zeki ol… Ben bir sürprizim evlat, geldiğimi asla görmezler. Sende eksik olan bu.” -Şeytanın Avukatı/The Devil’s Advocate-
yaşam sevgisi üzerine
İnsandaki halen ve biricik evrensel ilke hayatı sevmek. Hayat ile kurulan bu bağın üzerine kurulur ölüm ve ölüme dair olan. İnsanın yegane hakikati ölümdür, bu gerçeği çarpıtıyor diyen ve git kendini jiletle kabilinden depresif fikirlerin atladığı budur. Bebek dünyaya doğal bir tutunma dürtüsüyle gelir, ölüm korkusuna dair biyolojik düzenek de canlılığın korunmasına yönelik bir adaptasyon. Hayata duyulan sevgi ve öznenin kendine hapsedilmiş yaşam tutkusu( kibir, cimrilik, karamsarlık), sevgi ve korku olarak aklın üzerinde doğrulduğu, bir insanlaşma faaliyetidir, aklın iki ayağıdır. Akıl baştan aşağı sevginin eseridir. Fakat en azından şimdilik aklımız evrensel değildir, aklın evrenselliğinden anlaşılabilir ortak toplumsal yasaları beklemek daha doğru olacaktır. Aklın evrene dair temel tutum haline gelmesi, ayakları üzerinde doğrulduktan sonra amuda kalkmaya benziyor. İnsanın hayata dair evrensel tutumu onu sevmesi ve devamlılığını araştırması. Akla dayanan modern özne, bireyleştikçe daha anksiyöz, daha karamsar, hayatla kurduğu bağ baş aşağı edilmiş halde. Libidosu sıkışmış, bunalmış bu insan, çok ciddi ve yüksek bir entellektüel birikimle insanların ölüm korkusunu yenmek için şunu uydurduğunu, böyle yaptığını falan söyler. Laf safsatasını hemen çözümleyelim. Ölümden korkup mu cinsel ilişkiye girersin, haz aldığın için mi? Cinselliği uzun ve hastalıklı, depresif bir laf salatasıyla ölüm korkusuna bağlarsın istersen, iştahı olana afiyet olsun. Aslında ölümü bir motivasyon veya anksiyete kaynağı olarak tarif eden her durumda, anlatıcının bizzat kendisinin ciddi bir şekilde hastalandığından şüphe duymalıyız.
180 öğeden 91 ile 100 arasındakiler gösteriliyor.