Kayıp babasıyla doğacak çocuğu arasında kalmış bir kadın... Hayatın anlamını arayan bir insan: Karen Kimya... Yıllara direnen bir sevgi; Şems-i Tebrizi ve Mevlâna Celaleddin-i Rumi... Günümüzden yedi yüz küsur yıl öncesine uzanan gerilim dolu, heyecan yüklü, mistik bir serüven dolu bir kitap... İngiltere'de yaşayan, İngiliz bir anne ve Türk bir babanın çocuğu Karen Kimya'nın yolu bir iş seyahati sebebiyle Konya'ya düşer. Hem işinde hem de özel hayatında çözmesi gereken dünyevi sorunlarıyla boğuşan Karen, Konya'da gizemlerin ortasında bulur kendini.Kapıları sırlara açılan bir kent... Sırların mucizelere dönüştüğü geceler. Mucizelerin hakikat sayıldığı zamanlar... Yedi yüz yıl öncesinden gelen bir fısıltı... Kitabı uzun zaman önce okumuştum ve çok beğenmiştim. Şu an bahsederken bile o duyguları tekrar yaşıyorum. Şimdiden keyifli okumalar diliyorum.
Özgürlük toplumdan kendini soyutlayarak yaşamak anlamına gelmez .Özgürlüğün esas anlamı ,soyutlanmışlıkla yüzleşmek ,bilinçli olarak davranış yönüne karar vermek ve bunu etraftakilerle olan ilişkilerde taşınan sorumluluğu elden bırakmadan yapmaktır.
Biz her şeye bireysel bakış açımızla bakar ,iç dünyamızın algılamak istediği biçimde dış dünyayı yorumlarız.Bizi sürekli yanılsamada bırakan objektiflik ve sübjektiflik arasındaki bu ikiliktir.Kısa bir süre de olsa bilincimizin ötesine gitmemiz olasıdır.Buna verilebilecek en güzel örneklerden biri bencillikten uzak sevgi deneyimini yaşamaktır .
'' Hayatında olmak istediği yerin çok ama çok uzaklarda kalmış birinin üzüntüsünü , geride kalmış hayatının sanki her saniyesinde büyük bir hayat mücadelesi vermiş olmanın yorgunluğu bedeninde ve zihninde hissediyordu . Kendini , yaptıkları ve yapamadıklarıyla sorgulama şekli gerçekçi bir sorgulamaya benliğini arayan bir adamın çok ama çok uzağındaydı . Onunkisi daha çok evrene fırlatılmış bir dünyevi çilecilikti. Onun yaşadığı bu zaman dilimi, bazen fazlasıyla arabesk kokuyor ama çoğu zaman sebepsiz bir acı çekme seansına dönüşüyordu.''
Selamlar sevgili dostlarım .. Bugün sizlerle yazarımızın okuduğum ve diğer kitabından çoookk daha fazla beğendiğim ikinci eseriyle geldim ..
Baş karakterimiz (karaktersizimiz) Faris , yürüyen Deccal , şeytanın yavru çırağı ve onu için yapabileceğim delicesine hoşş güzellemeler ile dolu bir insan !
Bencil ,kötü kalpli , ruhu hainlik ve kararmışlıklarla içerisinde bulunduğu hayatı beraber geçirdiği herkese zindan etmeye and içmiş bir birey kisvesi!
Her daim kötülükleri yaşadığını , hayatta en kötü şeylerin her zaman kendi başına geldiğini düşünen bir insan ...
Evde çalışan tüm personellerine hayatı zindan edip ağzını ayıra ayıra batı hayranlığı yaparken önce dünya tatlısı bir kızla tanışıp sonrasında ise hayatını baştan başa değiştirecek biriyle tanışıyor .
Sonrasında olaylar düzelecekken daha da karmaşık bir hal almaya başlıyor ..
On İki Hayvanlı Türk Takvimi'ne göre Yalpağan Yılı'nda olduğumuzun şerefine değerli arkadaşım Emre Bozkuş tarafından hazırlanan Fantastik Öykü ve Resim Seçkisine hoş geldiniz! Hazırladığı öykü ve resim seçkisine ad vermede yerli bir ad yerine Yerdeniz serisindeki yalpağanın adı seçerek Ursula Kroeber Le Guin'in eserlerine olan
Sevebilen insan kendini keşfetmiş insandır. Talihli insandır. Çektiği bütün acılara rağmen; mutlu, kıvançlı insandır o. Aşktır yücelten bizi ve derinliğimiz aşktandır. Gerisi boş, yalan.