Kendini vurmak, yüksek bir yapıdan atlamak, kendini asmak, bu seçeneklerden hiçbiri onun kadınsı doğasına uymuyordu. Kadınlar kendilerini öldürdüklerinde çok daha romantik yöntemler seçerler - bileklerini kesmek ya da aşırı dozda uyku ilacı almak gibi. Terk edilmiş prensesler ve Hollywood yıldızları bunun sayısız örneğini gözler önüne sermişlerdir.
Ama kendini beğenmiş olanlar kendini pek sevenler mi, yoksa kendini aşmak isteyen, ve kendini pek sevmeyen insanlar mı ona henüz karar veremedim, anlayamadım
Sayfa 166Kitabı okudu
Reklam
Nasıl oldu hatırlamıyorum, şöyle bir sır devşirmiştim: "Halsiz ve sıhhatsiz, tasarısız ve hatırasız, üzerinde güneşi ve iç çekişleri unuttuğum bir kuru döşekten başka şeyim olmadan, geleceği ve bilgiyi kendimden uzaklaştırdım. O döşekte uzanık kalır ve saatleri sayarım; etrafta, kendimi mahvetmeye çağıran aletler, nesneler. Çivi fısıldıyor bana: Kalbini del, çıkacak azıcık kan seni ürkütmemeli. - Bıçak laf dokunduruyor: Ağzım şaşmazdır: Bir saniyede vereceğin kararla sefaleti de utancı da alt edersin. Pencere, sessizliğin içinde gıcırdayarak tek başına açılıyor: Yoksullarla sitenin tepelerini paylaşıyorsun; atılsana, açılmamın değerini bil: hayatın anlamıyla ve anlamsızlığıyla beraber pestilin çıkacak. - Bir ip de ideal boynu bulmuş gibi, yalvarıcı bir gücün tonuna bürünerek dolanıyor: Seni daima bekledim; senin korkularına, yılgınlıklarına ve hırçınlıklarına şahit oldum; buruşmuş örtülerini, kudurmuşluğunla ısırdığın yastığı gördüm; tanrıları taltif ettiğin sövgüleri işittim. Merhametli olduğumdan senin için üzülüyorum ve sana hizmetlerimi sunuyorum. Zira şüphelerine bir cevap ve ümitsizliklerinden kaçış bulmaya burun büken herkes gibi, sen de kendini asmak için doğmuşsun"
Fırçası da, hayalleri de belirli kalıplar içine hapsolmuş gibiydi; bunları kırmak, kendini sınırlayan çerçeveleri aşmak için gösterdiği çabadan aldığı sonuç, yanlış birtakım çizimlerdi yalnızca.
Bilinç (şuur) sanki temelsizmiş, sanki doğrulanamazmış gibi duyar kendini: Zorunsuz ve olumsal bir dünyada zorunsuz ve olumsal bir veri olarak. Ama hürriyete giden yolları bulmak için bu zorunsuzluğu görmek, bu saptamadan(tespitten) doğan bulantıyı aşmak yeter. Eğer insanın bir nedeni(sebebi) bir temeli yoksa bu kendi kendinin nedeni, kendi kendinin temeli olmasındandır. Eğer dıştan hiçbir şey ona bir değer vermiyorsa bu, kendi kendinin değeri olmasındandır. Nitekim hareketlerini ne tanrısal bir buyruğa, ne de eşyada yahut kendinde bulunan ussal bir ilkeye göre yapar. Gerçi hürriyetin açtığı uçurum önünde bulantılı bir baş dönmesi duyar; ama hayatın anlamı da bu hürriyetten gelir. Yaşaması ancak bu hürriyetle bir anlam kazanır. Hürriyet verimli ve uyarıcı bir sözcüktür. Bir şeye karşı koyuyorsak onun verdiği coşkuyla koyuyoruz. Öyleyse kağıtları açalım artık: Hayat <umutsuzluğun> öbür yanında başlar.
Kendini vurmak, yüksek bir yapıdan atlamak, kendini asmak, bu seçeneklerden hiçbiri onun kadınsı doğasına uymuyordu. Kadınlar kendilerini öldürmek için çok daha romantik yöntemler seçer; bileklerini kesmek ya da aşırı dozda uyku ilacı almak gibi. Terk edilmiş prensesler ve Hollywood yıldızları bunun sayısız örneğini gözler önüne sermiştir.
Reklam
“Metanoya, kendinin ötesine geçmek, kendini aşmak, kendi olmaktan çıkmak gibi bir anlam içeriyordu. Bütün sorun 'kendi' kavramındaydı zaten. Ne demekti kendi, kendisi, ben?”
Faal olmak, bir şeyler yapmak, hatta bir şey öğretmek bile insanın mutluluğu için gereklidir. İnsan güçlerini faaliyete geçirmek ve bu faaliyetlerinin başarısını bir şekilde algılamak ister. (Belki de bu, güçlerinin ihtiyaçlarını karşılayabileceğine kefalet ettiği içindir.) Bu nedenle insan kendini uzun gezilerde bazen çok mutsuz hisseder. Çabalamak ve direnerek mücadele etmek, insan doğasının en temel ihtiyacıdır. Rahat keyif anlarıyla bütünüyle yetinecek bir hareketsizlik, insan için pek mümkün değildir. Engelleri aşmak, insan varoluşunun en büyük zevkidir: Onun için daha iyi bir şey yoktur. Engeller, harekete geçmekte ve bir şeyler yapmakta olduğu gibi sırf maddi nitelikte olabilir ya da öğrenmekte ve araştırmakta olduğu gibi düşünsel nitelikte olabilir. Bunlarla mücadele edip zafer kazanmak, insan varoluşunun en büyük zevkidir. Fırsatı yoksa, elinden geldiğince yaratır. Bu duruda doğası onu bilinçsizce ya kavga aramaya, entrika kurmaya, üçkağıtçılık ya da başka kötülükler yapmaya zorlar: Duruma göre.
Sayfa 43 - Can Yayınları
İnsan.
Her şeyi abartmasının, mübalağanın onda hayati bir ihtiyaç olmasının nedeni, en baştan ekseni ve dizgini kaymış olduğundan, kendini olan'a sabitleyememesidir; dönüştürmek ve aşmak istemeksizin gerçeği saptayamaması ve ona katlana­mamasıdır.
Geri199
1,000 öğeden 991 ile 1,000 arasındakiler gösteriliyor.