Zor insanların ve zor kitapların bir vasfı da kapalılıktır. Kendini size bütünüyle açmaz, ne kadar vermek istiyorsa o kadarını alabilirsiniz. Sizi mutlu etmek, rahatınızı temin etmek gibi bir dertleri yoktur. Kendileri için doğallıkla kabul ettikleri çilekeşliği bizim kabul etmeyişimizi dayanılmaz bir mızmızlık olarak görürler.
Sayfa 25 - 4. BaskıKitabı okudu
iyilik ve kötülük kutupları açısından, iki kavram sunulmuştur ona. biri bencillik, öbürü de hayırseverliktir. bencilliğin anlamı, başkalarını kendisi için feda etmek olarak tarif edilmiştir. hayırseverlik ise kendini başkaları için feda etmektir, denilmiştir. bu durumda insan her iki halde de diğer insanlara bağlanmış, kendisine iki acıdan birini seçmesi söylenmiştir. ya başkalarının uğruna kendisi acı çekecektir, ya da kendisi uğruna başkalarına acı çektirecektir. sonunda insanoğlunun kendi acılarından zevk alması gerektiği de söylenince, tuzak iyice kapatılmıştır. insan artık mazoşizmi kendi ideali olarak kabul etmek zorunda kalmıştır, çünkü bunun karşısında ancak sadizm vardır. insanoğluna oynanan en sahtekârca oyun bu olmuştur.
Reklam
Eğitim
Çocuk yetiştirme konusunda işin doğrusu nedir sizce? Ailelere neler önerirsiniz? Asım doğmadan önce Oya'ya "Bir çocuğumuz olacak, onun kendi başına bir birey olduğunu unutma. O, senin istediklerini ve gönlündekileri yapmak zorunda değil. O herhangi bir konuda karar verdiğinde sen ona ancak tavsiyede bulunabilirsin. Onun yerine karar
Gerçekler, kendini kabul etmek….
Ben bir animatörüm. Ben Cellat’ım. Ama artık başka bir şey olduğunu da biliyorum. Büyükannem Flores’in en çok korktuğu şeyim. Ben bir nekromensırım. Ölüler benim uzmanlık alanım.
Sayfa 398Kitabı okudu
Mülteciler ile Mürtecileri Birlikte Gönderme Zamanıdır Öncelikle son yirmi yıldır ülkemizi yöneten iktidarın geçmiş sicili Türk Milletinin güvenini suistimal ettiğini ortaya koyduğunu belirterek yazıya başlamak istiyorum. Türk milletinin güvenini sarsan politikalar nelerdi? Yeniden hatırlamakta büyük fayda var. Özelleştirme talanı, milli
“Geleneksel ailede çocuk, büyüklerinin isteklerini ve düşüncelerini soru sormadan kabul etmek zorundadır. Böyle bir ortamda büyüyen çocuk, ilerki yaşamında kendi toplum grubundan kopup çağdaş dünyanın beklentileriyle baş etme durumunda kaldığında ciddi sorunlarla karşılaşabilir. Girişimde bulunmak istediğinde suçluluk duyguları yaşayabilir; seçim yapma güçlüğü, kararsızlık, kendini ortaya koymaktan utanma ve düşüncelerini dile getirmede güçlük çekme gibi çağdaş toplum gereklerine göre davranış kusuru sayılabilecek durumlar ortaya çıkar.”
Reklam
Özellikle yakın çevreden, aileden birinin ölümü, insanın adeta kolunu kanadını kırar. Ölümle karakterize edilen bir dünyada, hayatta ileriye doğru gitmek için motivasyon bulmak kolay bir iş değildir. İç dünyası, sevdiği insanın ölümüyle yıkılan insanın kendini motive etmesinin en etkili yolu, hayatın anlamını kavramak ve ölümün Allah'ın bir emri olduğunu kabul etmektir. İnsanın ömrü oldukça, hayatının devam ettiği bir gerçektir. Bu gerçeklikte, hayata kaldığımız yerden devam etmek, bir gerekliliktir. İnsan böyle bir durumda bile hedeflerine odaklanmalıdır. Dini inancı olan için bu nispeten daha kolaydır. Çünkü inanç sahibi kişi, ölümden sonra hayatta sevdikleriyle bulaşacağı inancına sahiptir. Bu inancı doğrultusunda kendini günlük işlerine vermesi mantıklı bir seçimdir. Bu durumdaki insan, hedeflerine ulaşmak için maneviyatın verdiği güçle hem dünyalığına hem de ahiret hayatına odaklanabilir. Aynı şekilde ölüm acısını yaşayan inançsız bir kişi de, en azından kendine maddi hedefler koyarak kendini motive edebilir.
Sayfa 97 - Az KitapKitabı okuyor
İntihar Olayının Albert Camus Perspektifi
Saçmadan güya kurtulmanın bir diğer yolu, saçmayı doğuran ilişkinin bu kez diğer kutbunu, eş deyişle saçmayı duyumsayan insanın kendini ortadan kaldırması, yani fiziki intihardır. Camus'ye göre, saçmaya mahkûm olmuş, kötülük, mutsuzluk ve umutsuzluğa köle edilmiş insan, kendisini kuşatan kaderden öç almak ister. Öç almak istemesi, bu insanın köle olmayıp özgür olduğunu kanıtlamak istemesi anlamına gelir. Bunun yolu da, insanın kadere başkaldırması ve kadere teslim olmadığını göstermek için, kendisini öldürmesidir. Fakat Camus intiharın asla bir çözüm olmadığını savunur. İntihar saçmayı yok etmek için başvurulan bir yol olsa bile, onu çürütmenin yolu değildir. İntihar saçmaya başkaldırdığımızı ya da özgür olduğumuzu göstermez, tam tersine saçmaya boyun eğdiğimizi gösterir. İntihar, onun gözünde saçmaya boyun eğmektir, saçmanın onaylanmasıdır. Dahası, intihar kişinin yetersizliğinin, güçsüzlüğünün kabulü, saçmayı kabul edip onunla başa çıkamadığının itirafıdır.
Devlet Dördüncü Yaşına Girerken 143. sayısı ile (17.4.1972) dördüncü yaşına giren Devlet gazetesi başyazısında hem kendisini hem de o günleri şu şekilde anlatıyor: “Elinizdeki sayısıyla Devlet, 4. yayın yılına giriyor. Geride bırakılan sosyal, siyasi ve iktisadi sıkıntılarla dolu üç yıl. Türkiye tarihinin en nazik bir dönemini yaşıyor. Tam bu
1.000 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.