İlk bakışta niteliksel adam karalama safsatası olarak görülebilecek argümanlar söz konusu olduğunda, yalan söylemeyi alışkanlık hâline getirmemiş kişilerin kendi çıkarlarına hizmet eden bir şeyi savunurken aldatmacaya başvurmasının daha muhtemel olduğunu aklımızdan çıkarmamalıyız. Çıkarları tehlikede olan birinin bizi, iddialarının doğruluğuna inandırmak için kasten hatalı muhakeme tekniklerine başvurma ihtimali kesinlikle daha yüksektir; zira argümanlarının kabul edilmemesi hâlinde kaybedecekleri daha çok şey vardır. Kişi ne kadar ilkesiz ise bu olasılık o kadar artacaktır. Bu gibi durumlarda muhakemeyi dikkatle gözden geçirmeli ve kişinin bir öncül sunmuş olmasının tek başına o öncülün doğru olduğunu düşünmek için bir neden teşkil etmediğini unutmamalıyız. Ancak bu, muhakemenin kesinlikle hatalı veya öncüllerin mutlaka yanlış olduğunu varsaymalıyız anlamına gelmez. Öyle yapmak, adam karalama safsatasına düşmek demektir. Argümanı kendi başına değerlendirmemiz gerektiğini asla unutmamalıyız. Argümanın geçerli veya tümevarımsal açıdan kuvvetli veya öncüllerin doğru olduğuna karar vermemiz hâlinde, argüman sahibinin karakteri önemsizdir. Önceki bölümde gördüğümüz gibi, argüman sahibinin karakterine ilişkin gözetimler, argümanın bizim için rasyonel açıdan ikna edici olup olmadığına karar verirken devreye girer.