...hatta geçenlerde zarif bir hanım, puro içen bir beyefendiyi sokak ortasında durdurarak purosunu yakmasını rica etmiş. Aman ne güzel!
Fazla sürmez, bu kadınlar pantolon da giyer, erkekleri kamçılayarak mutfağa sürer ve çocuklarını at üstünde emzirirler!
“(18.yüzyıla dek) Patates evlere girinceye kadar Orta ve Kuzey Avrupa’daki halkın başlıca gıda maddesi ekmek ve biradır.”
-Keyif Verici Maddelerin Tarihi, KırmızıKedi Yayınları, syf: 30
Ortaçağ insanının gözünde baharat efsanevi
bir dünyanın elçisidir. Karabiberin cennete yakın bir ovada
yetiştiği, zencefil ve tarçının Mısırlı balıkçıların ağlarıyla Nil
nehrinden çıkarıldığı, Nil nehrinin bu iki baharatı doğrudan
cennetten alıp getirdiği tasavvur edilir. Baharat kokusu insan-
ların dünyasına cennetten gelen bir esinti gibidir. "Ortaçağ' da
hiçbir yazar bir baharatı koklamadan ya da tatmadan cenneti
tasavvur edemezdi. Cennetin görsel bir üslupla anlatılan bahçe-
leri ister azizlerin isterse de aşıkların hizmetinde olsun, cenne-
tin havası mutlaka tarçın, küçük hindistancevizi, zencefil ve
karanfilin baygın, seçkin kokusuyla yüklüydü. Bazı baharatla-
rın aşkın ve dostluğun simgesi olarak görülmesi bu tasavvurlar
sayesinde oldu."
Örneğin Picander şöyle der: "Kimi kadının kahveyle aşk yaşadığı, Araf'ta kahve içebileceğini bilse, cennete bile gitmek istemeyeceği herkesçe bilinir."