Muhammet TUNÇ

Kişisel değer saydığımız şeylerin, toplumun baskısıyla edinilmiş sahte nitelikler olabileceğini de hiçbir zaman akıldan çıkarmamalıyız.
Reklam
Vazgeçiyorum; bütün insanlığın önünde eğilerek özür diliyorum: beni yanlışlıkla çıkardılar sahneye.
Ölümcül düşüncelerini hafifletirdi bir insanın varlığı belki. Belki de anlatmaya çalıştın birilerine. Kim bilir? Anlatamadın; belki o insanın yüzüne bakar bakmaz anlatmanın yararsızlığını gördün.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Hayatım, ciddiye alınmasını istediğim bir oyundu.
Çalışma dogmasıyla sersemlemiş proleterler sözde refah dönemlerinde kendilerine reva gördükleri aşırı çalışmanın, şimdi içine düştükleri sefaletin nedeni olduğunu anlamıyorlar. Buğday ambarlarına koşup, "Açız, yemek istiyoruz!.. Doğru, meteliğimiz yok ama ne kadar dilenci kılıklı da olsak buğday hasadını biz kaldırdık ve bağ bozumlarını biz yaptık..." diye haykırmıyorlar. Jujurieux'den sanayi manastırlarının mucidi Bay Bonnet'nin mağazalarını kuşatıp, "Bay Bonnet, işte ipek sanayiinde çalışan ovalist, bükücü, eğirici, dokumacı kadın işçilerimiz, bir Yahudinin bile gözünü rahatsız edecek yamalı pamuklu elbiseleri içinde tir tir titriyorlar, halbuki tüm Hristiyan camianın yosmalarının ipek elbiselerini onlar eğirip dokudu.
Sayfa 13 - İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Yaşadığı devirde vakit vakit hakaret gören, alaya alınan, susturulmaya çalışılan Pestalozzi için şimdi anıtlar, heykeller dikilmekte, onun adını bir şeref sembolü olarak taşıyan eğitim yurtları ve köyleri kurulmaktadır. Gafletten kolay kolay yakalarını sıyıramayan insanoğulları böyledir işte!
Stans'da çalıştığı zaman bir dostuna yolladığı mektupta şunları yazmaktadır: "Kalbim öğrencilerime öyle bağlanmalıdır ki onların saadeti benim saadetim, onların sevinçleri benim de sevincim olmalıdır. Ve çocuklar bunu sabahın erken saatinden akşamın en geç vaktine kadar, bana her bakışlarında alnımda, dudaklarımda okuyabilmelidirler." Yüreği çocuklar için çarpan Pestalozzi burada yetimleri öylesine bağrına bastırmış ki kendisinden sonra gelenler tarafından mezar taşına kazınmış olan kitabede şu cümle yazılıdır: "Stans'da yetimlerin babası."
Ona göre (Pestalozzi) eğitim, devletin sorumluluğu altında gerçekleştirilmeli, zorunlu ve parasız olmalıdır. Bu görüşe göre okullar "serbest çalışma, düşünme, hareket etme, tartışma, yakın çevreyi inceleme ve yaratıcı işe girişme" ve laik düşünceye dayalı olmalıdır. Bu kurumlarda ezber ve korku değil, bilimsel düşünce, merak, dayanışma ve sevgi egemen olmalıdır.
"...Onlara bir şeyler öğretebilmek için önce onlardan pek çok şeyi öğrenmek gerek." diyen Tonguç, dünyaca ün kazanmış 500 bilgin, pedagog ve bilim kurumu tarafından meydana getirilip İsviçre'de basılmış olan 'Pedagoji Ansiklopedisi'nde yer alan tek Türk eğitimcisidir.
"Vatan ve millet kitaplardan okumakla sevilmez. Münevver olarak Anadolu'ya gideceksin, köylerde kalacaksın, onlarla birlikte çalışacaksın, bu toprak o zaman bize vatan olur." (İsmail Hakkı Tonguç)
Reklam
Bu arada, suçlama oyunu -Türkler, Moğollar, emperyalistler, Yahudiler, Amerikalılar- devam ediyor ve pek hafifleyeceğe de benzemiyor. Ortadoğu'nun çoğunu yöneten, baskıcı ve etkisiz devletler için, bu oyun, gerçekten de temel bir amaca hizmet ediyor: Hafifletemedikleri yoksulluğu açıklamaya ve yoğunlaştırdıkları zulmü haklı çıkarmaya yarıyor. Bu şekilde, mutsuz halklarının öfkesini başka, dış hedeflere karşı saptırmaya çalışırlar.
Sayfa 184Kitabı okudu
Amerikan etkisi, tıpkı Moğol istilası gibi Ortadoğu devlet ve toplumlarının iç zayıflığının bir nedeni değil, sonucuydu.
Sayfa 178Kitabı okudu
Yabancı bir etki, imparatorluğun temeli veya büyük bir cami gibi bir kültürün merkezinde yer alan bir şeyde görünüyorsa orada açıkça bir kültürel özgüven sendelemesi vardır.
Sayfa 159Kitabı okudu
1840'ta yayınladığı bir makalesinde Osmanlı'nın Paris Büyükelçiliği'nin sabık başkatibi Mustafa Sami bir adım daha ileri gider ve hayretini belirtir: "Erkek kadın her Avrupalı okuyup yazabiliyor. Erkek kadın hepsi en az on sene eğitim alıyor. Sağır ve dilsizlere bile okuma yazma öğretilen özel okullar var. Bilimleri sayesinde Avrupalılar veba ve diğer hastalıklardan kurtulma yollarını bulmuş, çeşitli eşyaları toplu üretmek için birçok mekanik alet icat etmişler."
Reform ve modernleşmenin giderek artan etkisi, çelişkili biçimde, özgürlüğü artırmamış, otokrasiyi güçlendirmiştir: 1. Modern teknolojinin kullanımına sunulan yeni iletişim ve icbar aygıtları ile merkezi iktidar güçlendi; 2. Taşra ayanı, şehir eşrafı, ulema ve Yeniçerilere benzer eski askerî birlikler gibi sınır koyan geleneksel aracı güçler zayıflatıldı ya da ortadan kaldırıldı.
Batı'da, bir kişi piyasada para kazanır ve bunu iktidarı satın almak veya etkilemek için kullanır. Doğu'da kişi iktidarı ele geçirir ve bunu para kazanmak için kullanır. Ahlaki açıdan ikisi arasında bir fark yoktur, ancak ekonomi ve devlet üzerindeki etkileri çok farklıdır.
Reklam
Bir toplumda bir şeyler artık gizlenemeyecek veya görmezden gelinemeyecek kadar yanlış gitmeye başladığında sorulabilecek çeşitli sorular ortaya çıkar. Dün Avrupa bugün ise Ortadoğu için en yaygını şudur: "Bunu bize kim yaptı?" Bu soruya verilen cevap genellikle dış veya iç günah keçilerine, yani yurtdışındaki yabancılara veya yurtiçindeki azınlıklara suç atmaktır. Tarihlerindeki en büyük krizle yüz yüze gelen Osmanlılar farklı bir soru sordu: "Hata neredeydi?" Türkiye'de bu iki soru üzerine tartışmalar Karlofça Antlaşması'nın imzalanmasının hemen sonrasında başladı ve Küçük Kaynarca'nın ardından daha da bir önem kazanarak devam etti. Bir bakıma bugün hâlâ bu sorgulamalar sürmektedir.
Tam bir rahatlık ve güvenliğin egemen olduğu bu yeni koşullarda, bizim güç dediğimiz o ele avuca sığmaz enerji ister istemez zayıflığa dönüşecekti.
Sayfa 36 - İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okudu
Erkeğin gücü ile kadının uysallığı, aile kurumu, kadın ve erkek mesleklerinin farklılığı, bedensel güç çağının baskıcı zorunluluklarından başka bir şey değildir.
Sayfa 32 - İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okudu
Kısacası Müslümanların ahlâkî Ruslaşması, onların aklî seviyelerinin ve bilgilerinin yükseltilmesi yoluyla yapılabilir.
Sayfa 105Kitabı okudu
Nasıl ki karşılıklı saygı, birbirinin hakkına riayet etme, aynı amaç etrafında birleşme, dayanışma, ayrı ayrı şahıslara daha rahat ve daha kolay bir yaşama imkânı veriyorsa, aynı şekilde insan topluluklarının ve halkların cemiyet hayatı da sadece bu esaslara dayanmalıdır.
Böyle kibirlilik ve kendini beğenmişliği Türklerde de müşahede etmiştim. Avrupa centilmenliğine sahip olmadıklarından bu tavır, onlarda daha bariz belli oluyor... Allah'a şükür, Ruslarda bunu göremiyoruz.
Reklam
Tatarların Rusça eğitime karşı isteksiz olduğunu söylüyorlar. Bu, çok tabiîdir; zira, halkın çoğu Allah'ın kitabından başka bir kitabın varlığından habersizdir.