Şa’bi’den rivayet ediliyor: Abdullah bin Mes’ud'un ölüm vakti yaklaştığında, oğlunu yanına çağırdı ve şöyle dedi; “Ey Abdullah bin Mes’ud’un oğlu Abdurrahman, ben sana beş şey vasiyet ediyorum, bunları unutma: İnsanlardan en az isteyen kişi, kuşkusuz en zenginleri ve en üstünleridir. İhtiyaçlarını insanlardan istemeyi bırak, kuşkusuz insanlardan istemek, kapına gelen fakirliktir. Özür beyan etmek zorunda kalacağın işleri bırak, yapma. Her yeni girdiğin güne, dünkünden daha hayırlı olacağın bir şekilde girebileceksen, bunu yap. Namaz kılacağın zaman, sanki son namazınmış gibi kıl.”
Bırakma beni namazım
Kıl beni ey namaz. İnsan kıl beni. Doğru kıl. Duru kıl. Diri kıl beni. İnsan kıl bu bedeni.
Reklam
“kıl beni ey namaz...” Kıl beni ey namaz Çöllerden topla hücrelerimi Rahmetinin serinliğinde yıka kalbimi Kıl beni ey namaz Ruhumu secdede yeniden fısılda bana. Şah damarı yakınlığından emzir yetimliklerimi. Kıl beni ey namaz Dağlar küçülsün, denizler taşsın, dağılsın kalabalıklar. Rükû rükû doğrult eğriliklerimi.
Öyle çok pazarlık ettim ki Seninle ey Rabbim; Sen çağırınca, kendime ayırdığım vakitlerden çalındı sandım.
“az sonra kılsam da olur!” dedim. “Az sonra”larım “çok sonralar”a döndü, geç kaldım, geç kalmaktan utanmadım.
Her şeyin hız ve haz üzerinden kurgulandığı bu çağda, namazı hayatın telaşlarından sıyrılma, hayatı durdurup bizi oyalayan perdesini yırtma fırsatı olarak değerlendirebiliriz.
Reklam
761 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.