Sevmeyince yük olur karınca,sevince filler karınca...
Eski zamanlarda birbirine kavuşamamış iki aşık varmış. Kader ikisi arasından koca bir nehir geçirmiş ve ayrı düşmüşler.
Bu iki aşık her yıl aynı gün nehrin kenarında buluşup hasret giderirlermiş. Sonrada delikanlı sevdiğiyle vedalaşır yüzerek kendi tarafına geçermiş. Yine bir vuslat günü gelip çattığında, delikanlı heyecanla kendini nehre atmış ve maşukunun olduğu tarafa geçmiş. Maşuku olan kız yine onu her yıl olduğu gibi dört gözle bekliyormuş. Gözgöze gelip sohbet etmiş iki sevgili. Veda zamanı geldiğinde, delikanlı daha önce yıllardır fark edemediği birşeyi farketmiş, Kızın gözlerinde bir tuhaflık varmış. Ve kıza"sen ama mıydın?"diye sormuş.
Maşuk da cevap vermiş"Sen sen ol, sakın ha bu azgın nehrin sularına dalma bu gece "demiş.
Delikanlı dinlememiş. Kız ne kadar yalvardı ise de delikanlıya sözünü dinletememiş. Delikanlı suya dalmış ve o gece karşıya geçemeyip boğulmuş.
Aslında bizim aşık delikanlı en başından beri yüzme bilmiyor fakat yıllardır aşkın cezbesinden dolayı yüzerek karşıya geçiyormuş. Lakin sevgilideki kusuru gördüğü an o aşk ve cezbeyi yitirmiş. Bu yüzden de yüzme bilmeyen genç azgın sularda boğularak can vermiş. Sevgilisi bu sırra vakıf olduğundan delikanlıyı uyarmak istemiş. Sen bende kusur gördün, cezbeyi yitirdin, sakın nehre girme demiş ama nafile.
Aşıklık iddiadır, ispatı ise sevgilinin yolunda çekilen çiledir. Ve aşık odur ki, kim ne derse desin sevgilide kusur bulmayan, bulamayandır..