''Bugün annem öldü. Belki de dün, bilmiyorum. Bakımevinden bir telgraf aldım: ''Anneniz öldü, cenazesi yarın kaldırılacak. Saygılar.'' Bundan bir şey anlaşılmıyor. Belki dün ölmüştür.'' Cümleleriyle başlayan muhteşem bir eserdir. Okumaya ilk başladığımda hayırsız evlat damgası vurduğum Meursault'u kitabı okumaya devam ettiğimde aslında hayırsız evlat değil de toplumsal normlara esir düşmemiş bir karakter olduğunu anladım. Bir insan annesinin öldüğü günü nasıl karıştırır? Ya da nasıl annesinin cenazesi kalktıktan bir gün sonra denize gider ?
Camus beni gerçekten etkileyen yazarlardan biri, hangi kitabını okusam okuyayım her şeyi sorgulamamak elde değil.
Kitapta toplumsal normlar konusunun üstüne çok basılmış hatta direkt konunun üstüne yazılmış bir kitap. Kitabı okuyunca aslında gerçekten hepimizin toplumsal normlara esir düştüğümüzü anlıyorsunuz. Meursault annesi öldükten sonra bakımevine gider, çalışan tabutu açacakken ona tabutu açmamasını söyler. Çalışan buna çok şaşırır. Sonuçta kim annesini son kez görmek istemez ki diye düşünür.
İlk başlarda karakterin bu davranışlarına çok şaşırıyordum ama biraz sorgulayınca; neden annemi düşünürken ölmüş görüntüsü aklıma gelsin ki güzel hatıralar yerine ?