Peygamber Efendimiz Hazreti Muhammed Mustafa (sallallâhü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdular:
Kim Kur'an-ı Kerim'i öğrenir, öğretir ve içindekilerle amel ederse Kur'an-ı Kerim o kimseye (kıyamet günü) şefaatçi olur ve onu cennete götüren rehber olur.
(Kenzü'l-Ummal)
Filoloq olsam da, poeziyaya heç vaxt marağım olmayıb. Həmişə “mən roman adamıyam” demişəm. Ta ki son zamanlara qədər. Zaman keçir, yaşımmı artır, yoxsa ruhummu olğunlaşır, bilmirəm. Ramiz Rövşən qələmindən bu şeirə rastladım, dedim paylaşım…
Yenə bu şəhərdə üz-üzə gəldik,
Neyləyək, ayrıca şəhərimiz
; kim uygunsa iktidara o gelir!
...
Nihayetinde tarih sahnesinden sileceklerdir onu ama bu sürede her şeyin içine tükürebilir, yıkabilir, keyfine bakabilir...
“Âlimler peygamberlerin varisleridir. Peygamberler dinar ve dirhem değil ilim bırakmıştır. O halde ilmi alan büyük bir pay almış demektir.”
“Kim ilmi, ulemadan addedilmek, cahillerle tartışmak ve insanların teveccühünü kazanmak için talep ederse, Allah onu cehenneme koyar.”
İlim bir insana bunların tamamını sağlayabilir. Ancak bunları talep etmek ilim talep etmek değildir. İlim maksattır. Hedefi hakikati anlamak, hakikate göre yaşamak ve rıza-i ilahiye ulaşmaktır. Bu maksat için çabalarken gelen ek sonuçlar maksud değildir.
Burada kalıp bir yaşam kurabiliriz, ben limana gelen gemileri temizlerim, sen de, Ben de ne, Yok mu bir işin, zanaatın veya şimdilerde dendiği gibi bir mesleğin, Var, önceden de vardı ve gerekirse yine olacaktır, ama ben bilinmeyen adayı bulmak istiyorum, o adaya ayak bastığımda kim olduğumu öğrenmek istiyorum, Bilmiyor musun ki, Kendinden dışarı çıkıp
kendine bakmadıkça kim olduğunu asla bilemezsin.
…
Adayı görmek için adadan dışarı çıkmak gerektiğini,
kendimizden çıkmadıkça kendimizi görmemizin mümkün olmadığını düşünüyorum, Benliğimizden çıkmadıkça, demek istiyorsun herhalde, Hayır, aynı şey değil.
Merhaba
Bugün sizlere Otantik yayınlarından Agâh Ensar Can kaleminden Çilekeş Kardeşler kitabı ile geldim.
Çilekeş kardeşler; daha ilk bölümde sizi çocukluğunuza götürüp,sıcacık bir başlangıç ile karşılıyor,bir varmış bir yokmuş…
Çocukluğumuzda her anlatılanın,her okunanın başında bir varmış bir yokmuş… olurdu ve her defasında aynı merakla