"bu acılar bu ağrılar bu yürek neyi kimden esirgiyor bu buz gibi sokaklar bu ağaçlar niçin böyle yapraksız bu geceler niçin böyle insansız bu insanlar niçin böyle yarınsız bu niçinler niçin böyle yanıtsız?kim bu korku kim bu umut ne adına kim için?" -Hasan Hüseyin Korkmazgil
İcazet
İslâm ulemasının talebelerine verdiği icazetteki “eceztü” lafzının sırrı, sahih bilginin, günümüzde dezenformasyon (bilgi kirliliği) denilen sapkın ve bâtıl bilgiden ayırt edilmesiyle alakalıydı. Talebe hocasından aldığı ilmi tahrif etmeden, reform yapmadan (yeniden şekillendirme), tevil etmeden ve kendi dünyevî çıkarları için kullanmadan başkalarına nakletme yetkisine, bu derin manayı içine alan “eceztü” lafzıyla sahip olabiliyordu. Bu sebepledir ki kimden icazetli olduğu belli olmayanlardan ilim tahsili âlimlerce mahzurlu görülmüş ve bunlar halk nezdinde de itibar görmemişlerdir
Reklam
"Evlatlarım," demişti kendi öz evlatlarıyla konuşur gibi, "evlatlarım, bilinmek için gelmedik biz bu âleme, bilmek için ve bildirmek için geldik. Lakin kendi bilmeyen, kendini bilme- yen ne bilsin de başkasına bildirsin? Hem hakikat sözle değil, hâlle anlatılır. Yaşamadığınızı anlatsanız da dinler insanlar sizi lakin bizim işimiz dinletmek değildir. Gönlünüzde olanı gönüllere dökemezseniz işte şu karşıdaki kuru odun gibi ne gölge eder ne de yemiş verirsiniz. Mesele köktedir evlatlarım. Kök imandır ve yeri gönüldür onun. Kimsenin sizi bilmesine muhtaç olmadan siz kim olduğunuzu ve kimden geldiğinizi bilirseniz boy verir, yemişe durur ve gölge olursunuz. Hem dememişler midir 'dervişlik dedikleri hırka ile taç değil, gönlün derviş eyleyen hırkaya muhtaç değil. Bu iş gönül işidir ve gönlünüzü vermeden gönüllere giremezsiniz
Haziranda Ölmek Zor 03.06.2015-1963
bu acılar bu ağrılar bu yürek neyi kimden esirgiyor bu buz gibi sokaklar bu ağaçlar niçin böyle yapraksız bu geceler niçin böyle insansız bu insanlar niçin böyle yarınsız bu niçinler niçin böyle yanıtsız? kim bu korku kim bu umut ne adına kim için?
Söyle Bana Hindiba
Ben korku değilim kapı aralarında Pencerenin infilâkı değilim Gölgeleri yüzlerinden tanırım Bir resim bir ressamı ağlatır bir yerlerde Bir eşya bir hamalı Ben hâlâ öğütülen anılarıma değil Değirmene inanırım Bu derin aldanış kimden kalmadır Bu uzaklık, bu diba Söyle bana hindiba youtu.be/_KR1mwkqjZg?si=... |Nurullah Genç
Reklam
Haziranda Ölmek Zor
( Nazım hikmet, Ahmed Arif, Orhan Kemal Anılarına saygıyla) neden niçin bu sokaklar böyle boş niçin neden bu evler böyle dolu? sokaklarla solur evler sokaklarla atar nabzı kentlerin
Gönül re`y-i husûl-i kâm ile âvâre kalmıştır Bu müşkil ișten artık 'âciz ü bî-çâre kalmıştır 'Acep maksûd, bilsem kimden istinsâra kalmıştır Açılmış ellerin bahtı, bizimki kâra kalmıştır Ânın da inkişâfi himmet-i ebrâra kalmıştır.
Piyasaların Görünmez Eli
Evrensel refah için çalıştığı hayal edilen “piyasaların görünmez eli“ (devletin serbestleştirme politikasının, daha önce özgürlüğünü ve hareketini kısıtlamak için taktığı yasal kelepçelerini çıkardığı el) gerçekten görünmez olabilir; ancak bu elin kime ait olduğuna ve komutlarını kimden aldığına şüphe yok. Bankalar ve para akışı üzerindeki “düzenlemelerin kaldırılması” zenginlerin istedikleri gibi hareket etmelerine, sömürmek için en uygun, en iyi ve en çok kar getiren alanları arayıp bulmalarına ve böylece servetlerine servet katmalarına olanak tanıyor; bununla birlikte, işgücü piyasalarındaki “düzenlemelerin kaldırılması“ ise fakirlerin bu nemalanmaları takip etmesine ve sermaye sahiplerinin (borsa dili ile “yatırımcıların”) hareketlerinin durdurulması bir yana, en azından yavaşlatılmasına bile fırsat vermiyor; bu nedenle fakirleri daha da fakirleştirceği kesin.
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.