Etrafını bu kadar iyi tanıyan, karşısındakinin ta içini bu kadar keskin ve açık gören bir insanın heyecanlanmasına ve herhangi bir kimseye kızmasına imkan var mıydı? Böyle bir adam önünde bütün küçüklüğü ile çırpınan birine karşı taş gibi durmaktan başka ne yapabilirdi? Bütün teessürlerimiz, inkisarlarımız, hiddetlerimiz, karşımıza çıkan hadiselerin anlaşılmadık, beklenmedik taraflarınadır. Her şeye hazır bulunan ve kimden ne gelebileceğini bilen bir insanı sarsmak mümkün müdür?
insanlar birbirlerine bir șeyler vermekten ve almaktan zevk duyarlar. Bir insanın diğerine gücünün çok ötesinde bir șeyler vermesi olumsuz duygular yaratabildiği gibi, bir diğer insandan karşılığını veremeyeceği bazı şeyler alması da onu tedirgin edebilir. Bu duygular, alman şeyin kimden geldiğine, verilen șeyin kime verildiğine, verilen ya da alman șeyin ne ya da nasıl bir davranış olduğuna göre değişebilir. Ancak, bazı insanlar sürekli bir şeyler vererek kendilerini kabul ettirme, ya da tam karşıtı diğer insanlarla ilişkilerinde asalak bir yaşantı sürdürme eğilimindedirler. Temelde, bu tutumlar arasında bir fark da yoktur. Çünkü, sürekli ve ayrım yapmaksızın vermenin gerisinde de kişi, diğer insanları kendisine bağımlı kılarak kendi bağımlılğına doyum sağlar.
Reklam
Kartallar uçar mı bir harâbeden Köprülerden benim yârim geçer mi Sen neden bu kadar güzelsin, bilmem Taşırsın yeryüzüne ebedî tohumları Ben ise kuruyacak bir suyun mahkûmuyum Avuçlayıp öpüyorum kumları Bir karadelikten bakarken hayat Meydan okuyanlar kim bu serâba Söyle bana hindiba Sen nasıl bu kadar ceylan koşması Sen nasıl bu kadar yollar
Kartallar uçar mı bir harâbeden Köprülerden benim yârim geçer mi Sen neden bu kadar güzelsin, bilmem Taşırsın yeryüzüne ebedî tohumları Ben ise kuruyacak bir suyun mahkûmuyum Avuçlayıp öpüyorum kumları Bir karadelikten bakarken hayat Meydan okuyanlar kim bu serâba Söyle bana hindiba Sen nasıl bu kadar ceylan koşması Sen nasıl bu kadar yollar
Kartallar uçar mı bir harâbeden Köprülerden benim yârim geçer mi Sen neden bu kadar güzelsin, bilmem Taşırsın yeryüzüne ebedî tohumları Ben ise kuruyacak bir suyun mahkûmuyum Avuçlayıp öpüyorum kumları Bir karadelikten bakarken hayat Meydan okuyanlar kim bu serâba Söyle bana hindiba Sen nasıl bu kadar ceylan koşması Sen nasıl bu kadar yollar
Seher der ki:
Evet, etimle, kemiğimle, her bir saç telimle nefret ediyorum.! Kimden.? Cumhuriyet'in 100 yıllık serüveninde, durmadan usanmadan, utanmadan sıkılmadan, bu ülkenin aydın kesimine zulmedenlerden.! Kimdir o aydınları bunca derde salan sözüm ona ''aydın'' müsveddeleri.?! O kısmını herkes biliyor da, kol kırılıyor yen içinde
Reklam
129 syf.
·
Puan vermedi
·
18 günde okudu
Nietzsche ile ilk tanışmam çocukken babamın aldığı Bilim ve Çocuk dergisiyle oldu. Bir sayfasında gördüğüm bir resmi hiç unutmam. Bir şövalye ejderha ile savaşmaktaydı, ancak bir sonraki karede şövalyenin yüzü biraz ejderhaya benzerken son karede şövalye ile ejderhanın yüzü aynıydı. Üzerinde Nietzsche'den bir alıntı vardı: "Canavarlarla
Hayat Dediğin Nedir ki?
Hayat Dediğin Nedir ki?Friedrich Nietzsche · Aylak Adam · 20171,462 okunma
Facia şudur: Geçmişte kölelik vardı, bugün de var. Fakat geçmiş kölelik bilinçli bir kölelikti; hem köle, köle olduğunu duyumsuyor, hem kimden ve nasıl köle yapıldığını biliyor, hem kendisini köleliğe götürmüş olan efendiyi tanıyor hem de kölelik düzeninin baskıcı kalıplarının esaretine sürüklenen yazgısını biliyordu. Kulunç ve böbreğinin üstüne yediği kırbacı da hissediyordu. Gelgelelim köleler -insanlar- azat olmuşlar , özgürlüklerine kavuşmuşlardır; fakat bilinçsizce içten köleliğe sürüklenmişlerdir. Gerçi kölelerin başları kölelik bağından kurtulmuştur; fakat "başların içi" köleleşmiş ve köleleşmektedir. Bu bir tarajedidir, felakettir.
Sayfa 66 - Fecr YayınlarıKitabı okudu
1.000 öğeden 981 ile 990 arasındakiler gösteriliyor.