Ve nihayet bizzat Leyla, çölde Mecnun’a geldiğinde, Mecnun, ünlü, “ben bensem sen kimsin; sen sensen ben kimim” deyişiyle onu da reddeder. Böylece bütün kavuşma imkânları bizzat âşık tarafından geri çevrilir.
Farklı insanlardan farklı biriyim. Bir tanesine sinir bozucu. Başkasına yetenekli. Çok az kişi için sessiz. Pek çok kişi tarafından bilinmiyor. Ama ben kimim, benim için..
Reklam
Başkaları neden gönenç içinde yaşıyor da ben böyle tepetaklak düştüm? Kimim ben şimdi, neyim, ne işe yararım?
Eğer ben sahip olduklarım isem ve sahip olduklarımı kaybettiysem kimim ben?
Söylesene ben kimim ? Aynalardan bakan, Geceyi içmiş bu gözler, Şu volkan gibi şakaklar, Fakat ağlayacakmış gibi, Küçük kardeşi yeni ölmüş Şimdi gömmüş gibi, Bu hüzün yüklü çizgiler.. Güzel dururmuydu, Sen çizseydin eğer ?
Kimim Ben? Nereden geliyorum? Antonin Artaud'yum ve bunu, söylemesini bildiğim gibi söyleyeyim hemen göreceksiniz şimdiki bedenim paramparça havaya uçacak ve onda beni bir daha asla unutamayacağınız binlerce bilinen görünüm altında yeni bir vücut olarak toplanacak.
Reklam
Acaba Yahudi'ye fırlatılmış bir taş da mı olamam ben? Evet ben kimim ki.
Kâmil Yeşil/TaşKitabı okuyor
Benim için ben kimim?
Farklı insanlar için farklıyım. Birine sinir bozucu. Diğerine göre yetenekli. Çok az kişiye sessiz. Pek çok kişi tarafından bilinmiyor. Ama benim için ben kimim ?
Şiir önümde duruyor, çekip çevirebilir efsaneleri el emeğiyle, fakat bulduğumdan bu yana şiiri sürgüne gönderip kendimi sordum: Ben kimim? Ben kimim?
Reklam
Henüz kendi hikâyemin bile kahramanı olamamışken, benden kendi hikâyelerinde kahramanlık göstermemi bekliyorlar. Oysa ben sadece dünyanın yaşanabilir bir yer olduğuna inanmak istiyorum. "Çocuğum daha." diyorum. Susuyorlar. Anılarla dolu geçmişlerini değil de kayıp giden masumiyeti özlediklerini bile anlamıyorlar. İçlerindeki boşluk büyürken ben de büyüyorum. Etrafım kalabalık ama iliklerime kadar yalnızlık çekiyorum. Ben boğulurken diğerlerinin nefes alışlarını seyrediyorum. Karşılarında duruyorum ama görünmüyorum. "Kimim ben?" diye soruyorum kendi kendime. Kimim ben? Onu bile bilmiyorum.
Günahı gizlemek ile günahkarı gizlemek apayrı şeylerdir. Günah, aynı sevap gibi tebliğ edilir. Günahkar bilinirse açık edilmez. Zira gün gelir tövbe eder de sen günahınla kalırsın. Bununla birlikte, inkar da gizlenmez, ama inkarcı da gizlenmez. Aynı inkar gibi inkarcı da ifşa edilir. Gün gelir bilmeyen birini ayartırda sende vebali ile baş başa kalırsın. Şeytanın şeytanlığı anlatıldığı gibi şeytanın bizzat kendisi de anlatılır. Öyle ya şeytan kendini şeytan diye tanıtacak değil, kim olduğunu da bilmek gerek. Ne yani, "ben kimim" deyip bildiğini bilmediklerinle kıyaslayarak kendini aşağılık kompleksine kaptırıp, inkarcıya da dur diyemeyecek miyiz? Ben önce kendime bakayım bakmasına da, kendini gözüme gözüme sokan inkarcı ya beni kör ederse? Muha Çılgın✍️
Merhametle bakarak gülümsedim. Görünüşü acımayı da zorlaştırıyor insana. Nereye varacağı belli olmayan kendi sağlığım taşınmaz bir yük oluyor.-Hayret o da gülmüyor. Yine deniyorum bakıyor, fakat bu defa sanki o değil. ("Peki, ben kimim?")
Sayfa 135 - Beyan yayınlarıKitabı okuyor
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.