Dostoyevski
" Nedir buradaki yaşantımız! Biz neyiz, kimiz ki sanki?.. Yaşıyoruz desek değil, öldük desek o da değil.."
Pablo Neruda
Bir sürü insanın içindi kimim ben, biz kimiz, karar kılamıyorum birinde: kaybolmuşlar giysilerimin altında, başka şehre taşınmışlar. Tam sırası gelmişken akıllı olduğumu göstermenin ağzımdan alıyor sözü içimdeki gizli aptal
Reklam
Üç tarafı camlarla çevrili feat. Musil
Bir insan hiç düşünmekten dolayı düşebilir mi? Dipsiz bir kuyu çeşidi olsaydı keşke bu düşüm, gözden olan çeşidi olmasaydı insanın fiziki oluşumları bu kadar değer ifade eder miydi? Soruların sayısı politikasız bir nüfus yönetiminin çarpık bir şekilde arttığı ülkeler gibi artmasaydı aradığımız cevapların sayısı da bu kadar artar mıydı? Soruların pastoral olarak cevaplardan daha fazla yer işgal ettiği bu düzende her cümlemi bir soruyla bitirmem için sosyolojik bir engel var mıydı önümde? Yoksa sadece bulanıklığımızın ortasına koyduğumuz bir duvarın içindeki tahtanın, içindeki kurdun, içindeki düşüncelerinin niceliksizce gidip gelmesinin anlamsız uzamı gibi bizim de manevi ağırlık noktamızın sendelemesinin çok özel bir anlamı mı olmalıydı? Niteliksizliklerle mutlu olmayı bilemeyen nitelikliliklerle %51 derinlik oranına ulaşmayı çabalardı. Şehir, aklımızın düşünce bilincinden uzak bir köşesini, içimizdeki iyiliğin var olmasını sağlayan kötülük duygusunu çelmeye çalışırken bir anlamda zıtlıklarıyla anlamlı olan taraflarımızın anlamını anlamsız hale mi getirmeye çalışırdı? Gerçekten, beynimizin içindeki ailemiz olmadan biz kimiz ki? Isınan havanın bile artık tercihini ondan yana kullandığı yukarılardaki sürekli koşturmalarımızın ardından elden kayıp gideceğini öngördüğümüz fakat aklımızdan atmaya çabaladığımız kum taneleriyiz. Üç tarafı camlarla çevrili. Ada olmak üzere tümevaracağımız belli fakat kara parçası olarak mı yoksa para saçması olarak mı?
Resulullahı (sav) üzmüşler bu hayatta. Biz kimiz ki? Seni beni harcarlar.
487 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.