Terk edilmiş harabe bir amfitiyatroda tek başına yaşayan kimsesiz biridir Momo. Etrafta onu tanıyan kimse yoktur. Fakat amfitiyatroda birisinin yaşadığını duyan ordaki insanlar önce bu çocuğu sahiplenmek ister. Ama kimse bu sorumluluğu tek başına almaya cesaret edemez. Harabe amfitiyatroyu düzenleyerek herkesin bu kız çocuğunun bakımında sorumlu olması kabul edilir.
Momo akıllı ve herkesi çok iyi dinleyen bir kızdır. Büyük küçük herkesi sıkılmadan dinler. İnsanların getirdiği fazla yiyeceklerle beslenir üzerinde büyük bir erkek ceketi ve yırtık bir pantolondan başka hiç bir şeyi de yoktur üstelik.
Çocuklarla oyunlar oynar hayal gücünün sınırlarını aşar fakat bir gün hayaletimsi bir topluluk olan duman adamlar ortaya çıkar ve insanların zamanını çalmaya başlar.
Kolunun altında bir kaplumbağa , elinde bir çiçek ve gizemli Hora Usta'nin yardımıyla koskoca duman adamlar ordusunun karşısında tek başına durur. Büyük bir kaosla tek başına mücadele etmek zorunda kalan Momo tüm insanlığı kurtarmak için kendisini tehlikeye atacaktır.
Kitap bir çok dile çevrilmiş ve 7 milyonun üzerinde satışı yapılmış. Normalde çocuk kitabı kategorisinde satılsa da bence büyük küçük herkes okumalı. Dinlemenin ve zamanın kıymetini anlamak için çok güzel bir eser.
Gerçekte de duman adamlar var mı acaba diye çok düşündüm kitabı okuduktan sonra..
Keyifli okumalar diliyorum
MomoMichael Ende · Qanun Nəşriyyatı · 201966.1k okunma
2019 Sabahattin Ali yılı olacak.
Hürriyet gazetesi kitapsanat eki
A. Ömer Türkeş köşe yazısı
Pek çok yayınevi, yazarın telif süresi biten kitaplarının yayını için hazırlıklarını yaptılar ve ocak ayının ilk günleriyle birlikte Sabahattin Ali’nin bütün eserleri yeni edisyonlarıyla okuyucularla buluşacak. Şarkılara, türkülere dökülen şiirleri,
Kitabın adı: Saray Meydanında Son Gece
Yazarın adı:Selma Fındıklı
Sayfa sayısı:160
Küçük yaşta kimsesiz kalan Fikret hocası(öğretmeni) Kâzım Bey'in yanına sığınmıştır. Küçük Fikret'in hayatında neler olacaktır ne kendi ne de başka kimse bilmektedir. Henüz memleket hasretini tanımıyordu.
Erzurum'lu Didâr'ı görünce birde aşk acısı çekecekti. İlk aşkıdır Didâr. Kim bu Didâr Kâzım Bey'in yeğeni. Bu aşkı ile Erzurum'dan İstanbul'aordan Bağdat cephesine en ağır yük olarak götürecektir.
Erzurum'lu Didâr'da bizim Fikret'i sever aşık olur. Tabiki Fikret'in haberi yokturdur. Ruslar Erzurum'a karabasan gibi gemi azıya alınca Ermeni çetecilerde ortaya çıkmıştır. Didâr için tek çare kaçıp göç yollarına kar soğuk demeden düşmektir.
Bu kara soğuğa çaresizliğe Fikret'i bir kez daha görebilmek umudu ile katlanıyordu.
Acaba Didâr ve Fikret görüşüp birbirinden habersiz aşklarını birbirlerine söyleyebilecekler mi ....
Binlerce çocuk düşünün, ya ailesini hiç tanımamış ya da ailesini kaybetmiş. Kimsesiz çocukları düşünün, gülen gözleriyle size bakan. Tek istedikleri sıcak bir yuvayken, tek umutları ise onları bilinmeyen geleceklerine taşıyan.
Öksüzler treni, kimsesizliğin, ailenin yokluğunun verdiği acının, küçük yaşta tek başına bırakılmışlığın zorlu mücadelesini anlatan çok iyi bir dram.
Aile en önemli şeydir ve aileniz yoksa yada kaybetmişseniz hayat size daha acımasız davranır. Hiç kimse ailenin verdiği sevgiyi, saygıyı, güveni veremez. Bu yüzden ailenin kıymetini bilmek gerekir.
1929 yılı Amerika'sında Vivian Daly öksüzler trenin de yolculuk eden çocuklardan sadece biridir. Vivian Daly umutsuzca kaybettiği ailesinin yanı sıra, gittiği yerde sevilmeyen, sadece işçi muamelesi gören bir kızdır. Bir çok aile değiştirir ve sorun yaşar. On yedi yaşındaki Molly Ayer, hırçın bir kızdır. Ailesiyle arası açılan Molly'nin tek şansı doksan yaşındaki yaşlı bir kadının çatı katını temizlemeye bağlıdır. Molly bu işte ne kadar gönülsüz olsa da zamanla Vivian ile ne kadar çok ortak noktaları olduğunun farkına varır.
Doğru olduğuna inandığım şeyi yapıyorum, yaslandığım güç bu. O yüzden herkesten daha güçlüyüm. Evren bana karşı birlik olsa dahi onlardan daha güçlüyüm. Bu kadar kimsesiz olmamın sebebi de bu. Haklı olduğum için kimsesizim ve kimsesiz olduğum için herkesten güçlüyüm. "Hiç kimse özgür olabilecek kadar yalnız değildir." diyen o ermiş var ya, onun kastettiği kişi kadar yalnız ve güçlüyüm. "Bu dünyadaki en güçlü insan tam anlamıyla tek başına olandır." diyen o yazar var ya, onun cümlesindeki kişiyim. Bir yanlışa tüm dünya "doğru" diyorsa bile o yanlış yine yanlıştır.
"...kimse yoktur şairden başka kendinden bunca uzağa giden
cemal süreya'dan ergin günce'ye bir 'tayyare pulu'
gibi, kaldım bir içimde kimsesiz bir zarfın boşluğu
bir içimde taşraya iadesini bekleyen bir göz yoksulluğu.."
1)
Hiç kimse yok kimsesiz
Herkesin var bir kimsesi
Ben bugün kimsesiz kaldım
Ey kimsesizler kimsesi
Kimse aradığım yollarda
Kimsesizlik kimsem oldu
Dinsin artık hicranın cana
Kimse aradığım yollar
Kimsesiz kimselerle doldu
Geçecek, bu da geçecek. Peki, neden hiç geçmiyor? Neden hep kanıyorum? Neden kimse görmüyor bunu? Kimsesiz olmak böyle bir şey mi? Kimsesizliğim mi gizliyor ruhumdaki yaraları?