İnsan kardeşlerini seven İsa yalnız yaşamaktadır. Kendilerinden ve başkalarından nefret edenler, kalabalığın ortasında yapayalnız, kimsesiz yaşarlar. Böyleleri birbirlerinden korkarlar. Karşılıklı birbirlerinin sırtlarını sıvazlar, birbirlerine sevimli kılmaya çalıştıkları acı sırıtmalar gönderirler. Birbirlerini boğazlama korkusuyla oyun oynamak zorundadırlar. Ve herkes karşısındakinin düzenbaz olduğunu bilmektedir. Bundan iki bin yıl önce yaptıkları gibi, "kesin barış anlaşması"na varabilmek için toplantılar düzenlerler, ama birbirlerini kandırdıklarını bilir, yalnızca kurnazlık ve kaçamak ardında koşarlar. Kimse hiçbir zaman gerçek düşüncesini söylemez. İsa ise düşündüğünü söyler. Törenci değildir, hile yapmaz, hile yapmamak için çaba harcamaz. Kendiliğinden içtendir. Zaman zaman sustuğu olur, ama kötülük etmek için, bile bile yalan söylemeyi bilmez. Öbürlerine gelince, ellerinden gelmediği için doğru söyleyemezler; onlardaki doğru söylemeye yarayan örgen, Dirim'in akışından ve dirimsel devinimlerden koptukları zaman, kurumuştur.
- Öyle ıssız, öyle kimsesiz bir yer ki burası... üzerimde gökyüzünden başka hiçbir şey yok. Sanki dünyada senle benden başka hiç kimsecikler yokmuş gibi. Keşke gerçekten kimse olmasa...
Sayfa 443 - Amaç Temel Yayınları, 1987. Çeviri:Suna GülerKitabı okudu
Yalnızlığa alışık olduğumu sanıyordum. Ama işte yalnızlık da çeşit çeşit, insanlar gibi. O artık yok. O'nun olmadığı bir dünyadayım.
O'nu öldürdüğümde sevdiğim adamı da öldürdüm. Kimsesiz, çaresiz, düşüyor kalbime bu gerçek.
O bir zamanlar sevdiğim, beni seven adam, şimdi yok. Beni seven kimse yok artık yeryüzünde. Nereye gitsem, ne yapsam, yok. İçimi yokluyorum. Ağır basan ne? Pişmanlığa benzer bir duygu arıyorum.
Neredeyse O'nun kadar ölü pişmanlığım.
Çareyi kolay buldum. Çaresizlik insanın dönüp dönüp kendine inanması. Bütün uzaklar canımdan içeriydi. Bütün yakınlar yabancı. İncelik, kimsesiz bir vakit. Ne yazdıysam gerçek elimden aldı. Gecikmenin hapishanesinden çıkamadım. Bir köpek kuyruğu oldum en fazla. 'Kirpikten usandım kaştan usandım.' Bir yankı geldi, heves oldum. inanmak yokluk kadar büyüktü. Tenha kaldım. Işık vardı, kimse duymadı. Bir çekilmeyi gülümsedim. Anlamak dünyayı uzak düşürdü. Söz. kalbin mezarıymış. Yoruldum. Gamzesiz sulara geldim. Kalabalık kapım duvarım. Aşkın kandili gövdede yanar,
gövdede sönermiş. Işıdım, karardım. Elimde bir hayal tașı. Gölge, sermayem. Can sıkıntısına sığındım. Güzellik soğudu. Zaman atı, bir acı masal. Kirpikler söndü. Geceyi öğrendim. Gitmeden gördüm gittiğim yeri. Aklım ceza. Seni bir daha düşündüm.
Sayfa 154 - Kırmızı Kedi Yayınları 12. BasımKitabı okudu
Geçecek,bu da geçecek.Peki,neden hiç geçmiyor?Neden hep kanıyorum?Neden kimse görmüyor bunu?Kimsesiz olmak böyle bir şey mi?Kimsesizliğim mi gizliyor ruhumdaki yaraları?
Hafız Mahmut'un Vaazı
Önce hafif hafif âyet ve hadisten bahsederek, ulu'l-emre itaat faslından başladı. Yani bununla demek istiyordu ki 'burada bir işgal devleti var, bunun emir ve yasalarına itaat etmek bizim şu kitabımızda yazar'. Elindeki kitap mıdır, defter midir, onu halka gösterdi. İkinci ana hatta şöyle başladı ve
Ne bir martı
Ne bir yelkovan kuşu...
Kimse sormaz halimi
Yelkensiz direksiz,
Okyanusta yapayalnız bir tekneyim
Ne bir ada var çıkacağım uzakta
Nede beni görebilecek bir gemi
Bir başıma kimsesiz
Seni beklemekteyim!...