bir şey var anlamadığım bu sabahlarda kaygıysa kaygı benim beyoğlubeyler bayramsa bayram benim beyoğlubeyler ya siz kimsiniz
-"Neye ihtiyacın vardı?" +"Kendim olmaya ... " -"Kendin olman için ne gerekiyordu?" +"Bilmem ... İşte bu yüzden tuzak kurulmuştu ... Ben, dışa­rıda kalan bir şeydi, önemi yoktu. Ben yapan eldim. Ansiklo­pedilerimle, fişlerimle, fırçalarım ve kadehlerimle geliyordum.Ama hayatta, herhangi bir gün, herhangi bir gece maskemi söküp atmak ve sahte tablo ressamından başka bir şey olmak istiyordum ... Bu kimlik üstüme yapışmıştı, hep peşimdeydi ... Kimsiniz siz? Hiç kimseyim, herhangi biriyim ... "
Pdf
Reklam
"Siz kimsiniz, bu ilgisizliği yanınızda taşımaya nasıl cesaret ediyorsunuz?"
Sayfa 105Kitabı okudu
Filistin 'e Sevdalanmak
Başlıklar arasında görünce heyecanlandım. Filistin deyince heyecanlanmayan bizden değildir. Kalp ritmi bozulmayan, ölümü hemen istemeyen, yumruğunu sıkmayan, geçerim her şeyden demeyen bizden değil... Siz kimsiniz derlerse? Zaten günahlarla boğulmuş, Hakk'ı razı edememenin ızdırabına düşmüş, sonlu olan ne varsa gönül vermiş, çiçekleri ezmiş, bahara aldanmışların gönül penceresidir Filistin. Sisli ve puslu gönüle açılan pencere. İçeri giren ferah huzur verici maneviyat... Tam da uğurda can alıp can vermelik bir dava. Senin adına Filistin demişler ama anlamın galiba acı demek. Seninle olanlara değil, seni sevenlere bile hüzün verişin. O sarsıcı sevginin de bir parçası olsa gerek. Seni sevmek, ya uğrunda ölmeyi gerektirir ya da ızdıraplı bir sevgiyi. Başka yol bırakmazsın sen seni sevenlere. Keşke bahçende vurulup, secdeye kapanmış o son saniyeleri yaşayan bir genç olabilseydim. İsmail'ce boynunu uzatan, yusuf'ca kuyuda çırpınan, musa'ca zalime yumruğunu sıkan bir Ubeyde de biz olabilseydik. Ne vardı bahçende ölebilsek. Bahçesiz gönüllerimizi gülistan edebilsek... Sen Filistin'sin, biz sevdalı. Seni sevmenin bedeline hazırız. Gönder aşkının ızdırabını. Yansın alem...
– Lütfen kim olduğunuzu öğrenebilir miyim, diye sordu. Mesela ben, Razumihin’im. Herkesin çağırdığı Razumihin’im. Üniversite öğrencisiyim, bir soylunun oğluyum. Bu da benim dostumdur. Peki, ya siz kimsiniz?
"Deliler, kaybedecek şeyi olmayanlar. Dedem öyle derdi, bir bizim yok kaybedecek şeyimiz, bir de delilerin." "Siz? Siz kimsiniz?" "Çingeneler be abim. Hayatta yollardan ve gönlünce yaşamaktan başka bir şey bilmeyenler. Kaybedecek şeyi olmayanlar. Hayatın keyfini sürenler. Dedem öyle der. O yüzden bize kimsecikler bir şey yapamazmış. Dünya yıkılsa bize bir şey olmazmış. O yüzden gergedan mergedan, devlet mevlet bize vız gelir vız gider."
Reklam
Bir süre sonra Schopenhauer'in yanına bir polis memuru yaklaştı. "Kimsiniz?" diye sordu ona, sert bir sesle Schopenhauer karşısında duran adamı şöyle bir tepeden tırnağa süzdü. "Bu sorunun cevabını biliyorsanız" dedi, "size sonsuza dek minnettar olurum."
Jübile
kanıyor içimde güneşe bakan güller biliyorum sözcüklerin eğimini beni bu odaya gömen şeyin de adı var her gün bakar gölgesiz bir eşikten bir istavroz çıkarıp zamana karşı biliyorum saflığın karmaşayı beklediğini sunulmuş armağanlar gibi kıyıda unutulan bir hıncı bileyen anılarla kabarır yelkeni yoruldum her şeye bir anlam bulmaktan günü sularla
Sayfa 61 - Dara Yayınları, 4. Baskı Ağustos 2020Kitabı okudu
Uzun yollardan geldik - Yarmavadi'den, sizin deyiminizle Îmladris'ten çıkıp geldik." Bu noktada Faramir hayret ederek dikkat kesildi. "Yedi yol arkadaşımız vardı: Birini Moria'da kaybettik, diğerlerini de Rauros'un üzerindeki Parth Galen'de: ikisi benim cinsimdendi; bir cüce vardı, bir Elf, iki de insan, insanlar
1,000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.