Tabiî bu aynı zamanda on dört yaşında bir çocuğun yalanı da keşfiydi. Daha doğrusu hiçbir yalandan acı çekmemeyi öğrenmesiydi. Yüksek sesle inanmadığım her şeyi anlatabilir, içimden de “İnanmayın bana. Sakın inanmayın. Hepsi yalan! Ağzımdan çıkanı duymanız kolay. Ama yapabiliyorsanız, bunu da duyun!” diyebilirdim.