Benim de uyumam gerekiyordu. En son ne zaman gözlerimi kapattığımı hatırlamıyordum...
artık cassandra ananas ve muzların yanında bizi de taşıyordu. Kinyas ve Kayra'yı. dünyanın en yalnız adamlarını... dünyanın sonuna, dünyadan önce giden adamları...
Sayfa 74 - kinyasKitabı okudu
Reklam
aşağıda kayra hicbir sey olmamış gibi içki içiyor ve yazıyordu. sarsılması mümkün olmayan bir ruha sahipti. en büyük sarsıntıyı zaten kendisini tanımaya başladığı gün yaşamıştı.
Sayfa 70 - kinyasKitabı okudu
tanımadıklarıyla oynamak. daha heyecanlı. onu da tanıyayım, bırakırım peşini. fazla sürmez, ondan da nefret ederim. ben Kayra, yaşayan en karmaşık ruhum. ülkemin ulusal marşındaki gibi "hangi bilim, hangi güç beni çözecekmiş, şaşarım!"... ruhumdaki düğümler fazlasıyla sıkı. kimsenin onları çözecek kadar ince tırnakları yok. bense çoktan vazgeçtim tırnaklarımı uzatmaktan. kendimi bilmeyi bıraktım. ölümü bilmek ve anlayabilmek bile daha kolay. yanıtı olmayan bir soru olarak geldim dünyaya. ve sorusu olmayan bir yanıt gibi de gidiyorum. bütün bunları planlayanları bir bulsam! bir bulsam bu hayatların müsveddelerindeki elyazılarının sahiplerini!.. birileri pişman olmalı beni hayal ettiğine.
Sayfa 65 - kayraKitabı okudu
ama kim kimi kurtarabilmişti şimdiye kadar? beni kim kurtaracaktı? "kurtuluş" dedim. "Ankara'da bir mahalle." fazlası değil. belki bir de Bob Marley'in en iyi şarkısı. daha fazla düşünmeye gerek yok. adı her yerde, kendisi yok! kurtulmaya gelmiyoruz dünyaya. daha da saplanmak için buradayız. dibine kadar. onun için çürüyor bedenlerimiz ölünce. mısırlılar uğraşmış efendileri kurtulsun diye. ama nafile. çaresi yok. kurtuluşu beklemek yararsız. gelmez çünkü. kontenjan dolmuş. biz daha çok kötülüğün sınırlarını zorluyoruz. ne kadar iğrenç olabileceğimizi araştırıyoruz. kinyas ve ben bir deneyin parçalarıyız. insanoğlunun çekebileceği acı ve yapabileceği tiksinti veren davranışlarının sınırını saptamak için yapılan bir deney. belki de bu yazılanlar da yapılan deneyin raporudur... sonuçsa sınır olmadığıdır. tek sınır, nefesin alınıp verilemediği noktadır. o seviyeye gelene dek ne kadar acı çekersen, ne kadar kötülük yaparsan senin sınırın budur. doksan yaşındaki şirin nineler dünya üzerinde yaşayan en kötü insanlardır ve aynı zamanda en çok acı çekmiş olanları... gerisini düşünmeye gerek yok. mucizeler bitti. doğmak yeterince mucizevi. başka bir tane daha beklemek aptalca. ölmek de ikincisi. bunların arasında da hiçbir şey yok. kimse beklemesin...
Sayfa 63 - kayraKitabı okudu
yaşadığımız hayatı bir başkası yaşasa mutlu olurdu. dunyayla bir sorunu olmazdı. Ama benim tek düşündüğüm, tonlarca c-4'ü dünyanın merkezine koyup bir karpuz gibi parçalanmasını seyretmekti. belki de tek so-run şuydu: biz ne istediğimizi bilememiştik hiçbir zaman. ve dolayısıyla her şeyi deniyorduk. belki görünce istediğimiz, uğruna yaşadığımız şeyi hatırlarız diye.
Sayfa 62 - kayraKitabı okudu
Reklam
dışarıda bir, içeride binlerce Kayra vardı. ve o kadar uzun yaşayacaktı ki hepsine bir gününü ayırabilirdi. her gün bir yenisiyle tanışıyordum. tabii elini sıkan Kinyas da dünkünden farklı bir adam oluyordu. bunun için birbirimizden sıkılmıyorduk. her gün değiştiğimiz için. ama gerçek adlarımızı hatırlayamadığımız gün de gelecekti. o gün, dost olduğumuzu da unutacaktık.
Sayfa 61 - kinyasKitabı okudu
kabul etmeliyim ki, altı milyar insanın yerine düşünüyorum. altı milyar insanın adına yaşıyorum. ben öldüğümde altı milyarı da ölmüş olacak. şimdilik hayattayım. korkmaya gerek yok! günahlarınızı ben unuturum. siz işlemeye devam edin...
Sayfa 54 - kayraKitabı okudu
kendiliğinden geldi acılarım. yerleştiler içime. sonra alıştım ve kabullendim. sanki dünyada başka türlü bir hayat yaşanamazmış gibi... ben ki saplantılardan nefret ederdim, şimdi taşlaşmış bir pislik haline geldim. aynı kıyafetleri giyen, aynı müziği dinleyen, aynı şeyleri düşünen...
Sayfa 53 - kayraKitabı okudu
1,000 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.