Mizaçlarımız ve önyargılarımız, meseleyi halletmeden kesip atan ve basitleştiren bir tercih yapmamızı kolaylaştırır. Bizi buna duyarlı kılmayı, bize bunun yüklü ve çelişkili gerçekliğini hissettirmeyi hiçbir teorik yapı başaramazken, imtiyazlı bir sezgi, kendisine karşı icat edilmiş bütün gerekçelere rağmen bizi özgürlüğün kalbine yerleştirir. Ve korkarız - böylesine engin ve âni bir ifşaya; vaktiyle varmak istediğimiz, şimdi ise Önünde gerilediğimiz o tehlikeli varlığa hazır olmadığımızdan, imkânların uçsuz bucaksızlığından korkarız. Zincirlere ve yasalara alışmış olan bizler, bir girişim sonsuzluğu karşısında, bir karar sefahati karşısında ne yapacağızdır? Keyfîliğin cazibesi bizi ürkütür. Eğer istediğimiz herhangi bir fiile girişebileceksek, artık ilhamın ve nazların sınırı yoksa, bu kadar gücün sarhoşluğu içinde mahvolmaktan nasıl kaçınabiliriz?
Kendini bütün insanlardan dışlayacak benzersiz bir cinayet işleme arzusunu duymayan var mıdır? Kendini ötekilere bağlayan zincirleri hepten koparmak için, temyizi mümkün olmayan bir mahkûmiyete maruz kalarak uçurumun sükûnuna varmak için, alçaklığa kim can atmamıştır?
Bilimin ışığı Osmanlı İmparatorluğunu daha parlak ışınlarla bezediği vakit hiçkuşkusuz delinin zincirleri kırılacak ve yabancılaşmış aklın kendine uygun tahtına tekrar oturacağına dair umut veren bir durum yaratacaktır.”
“Bir gün gelecek yer başka yere, gökler de başka göklere dönüştürülecek, insanlar gücüne karşı durulamaz olan bir tek Allah’ın huzuruna çıkarılacaklardır.”
“O gün suçluların sıra halinde zincirlere vurulmuş olduklarını göreceksin!”