sigaranı dudaklarına götürürken bana hikayeni anlatma. duymak istemiyorum artık , sana ayırdığım kulaklarimı van gogh'a bağışladım. beni bağışlama. ben seni bağışlamayacağım.
agla, dağıl, kırıl, kır, diledigin kadının koynuna kıvrıl, gecesine
sokul, koynuna dokun. yeter ki benden uzak dur. adresimi
unut, numarami sil. ben galip degilim. hadi sen de yenil.
durumun vehameti gönül menzilinde degil, biliyorum. ama
ben artik hiçbir sirin icinde seni bulamiyorum, hatta aramıyorum, makineye atilan pantolonun cebinde unutulmus bir kağıttaki önemsiz bir cümle gibi silinmek istiyorum hayatından. beni artık sinama. lütfen ellerini cebinden çıkarma,
parmaklarinı asla.
ben yanina gelene kadar başkası
çoktan kaldirmis düstügün yerden seni. kiminsin, neredesin,
umurumda degil. lütfen pisman olma hiçbir sey için, sana ayırdığım hoşgörülerim, anlayışlarım ve alttan alışlarım prizde unutulmus aptal bir ütünün çıkardığı yanginda
kül oldu, rutubetli bir duvarın boyası gibi döküldü sonra.
Şu noktadan sonra durumun hicbir vehameti kalmadi,
bilmiyorum. buzdolabinda kurumus son pasta dilimi
gibi çöpe döktüm bize olan inancimi. bunu artik anla.
ve lütfen, ama gerçekten; git. sana ayırdığım sürenin sonuna geldik.