LİTVANYA, LETONYA (ESTONYA), BELORUSYA VE POLONYA TATARLARI
Tatarlar yukarıda sayılan ülkelere takriben 600 yıl önce Altın Orda İmpatorluğu topraklarından, yani bugünkü Rusya'dan (Kırım, İdil-Ural bölgesi vb.), çeşitli zaman ve vesilelerle gelip yerleşmişler. O dönemlerde henüz Estonya, Belorusya gibi ülkeler mevcut değildi. 1 6. yüzyılda Polonya Krallığı ile Litvanya birlikte aynı devletin sınırları
Ruslar da Cengiz dönemi için bazen "Moğol", bazen de "Tatar" adını kullanmıştır. Hatta ondan sonra kurulan ve birer Türk Devleti olan Altın Ordu veKazan Hanlığı ve halkına da hep Tatar denmiştir. Çarlık döneminde de ellerine geçirdikleri bütün diğer Türk boylarına Ruslar toptan "Tatar" demiştir. Ancak bu ifade kullanılırken hiçbir zaman "Moğollar" kastedilmemiştir. Bu ifadeyi yalnız Türk boylan için kullanmışlardır (Örneğin: Kazan Tatarları, Kırım Tatarları, Astrahan Tatarları, Kafkasya Tatarları, Azerbaycan Tatarları, Taşkent, Hive, Buhara Tatarları, Kaşgar, Kulca Tatarları, Sibirya, Altay Tatarları vb.).
Sayfa 85 - AnonimKitabı okudu
Reklam
Moğol-Tatar kullanımı özellikle ilim aleminde Rusların ortaya çıkardığı bir terminoloji olarak karşımıza çıkmaktadır. Ruslar, Cengiz devri için bazen Moğol, bazen de Tatar adını kullanmışlar, hatta ondan sonra kurulan ve birer Türk devleti olan Altın Orda ve Kazan Hanlığı ile halkına hep Tatar demişlerdir. Çarlık devrinde de buna devam ederek, ellerine geçirdikleri bütün diğer Türk boylarına Tatar demişlerdir. Ancak bununla hiçbir zaman Moğolları kastetmeyip, bu tabiri yalnız ve yalnız Türk boyları için kullanmıştır. Örneğin Kazan Tatarları, Kırım Tatarları, Astrahan Tatarları, Kafkasya Tatarları, Azerbaycan Tatarları, Altay Tatarları vb.
Kereyler (Giraylar) ve Kalgaylar
Kırım toplumunun en tepesinde hanları ve zâdegân sınıfını çıkaran Giray hanedanı vardı. Giraylar, soy kütüklerini Altın Ordu’dan Ulu Ordu’ya ve Cengiz Han’a kadar götürürlerdi. Bu gelenek, hanedana tarihi bir meşruluk hissi ve han unvanlannda tebarüz eden siyasi legitimizma hakkı sağlıyordu. Mengli Giray şöyle anılırdı: Kendisine büyük saygı ve saadet bahşeden Allah’ın en yüce övgüsüne sahip, hanedanın sancağını yükseltip düşmana karşı savaşta büyük sebat gösteren, rütbesi kendisine hükümdarlık gücü veren devletin sahibi, Hanlar sülalesi yoluyla Ulu Han’ın soyundan gelen, saf ırktan doğmuş Kırım Hanı. Bir asır sonra Kırım Hanı şöyle anılıyordu: “Ulu Ordu’nun ve Ulu Yurt’un, Kıpçak Bozkırının, Kırım Devleti’nin sayısız Tatar ve Nogay’ın Ulu Hükümdarı”. Gerçi bu unvanlar ülke içinde kullanılıyordu, ama Tatar hanları dış yazışmalarında da buna benzer unvanlar kullanıyorlardı. Örneğin han, 1680 yılında Moskova grandüküne yolladığı bir nâmede kendisinden şöyle bahsediyordu: “Allah’ın inayetiyle Ulu Ordu’nun, Ulu Kırım Yurt’unun, Kıpçak Bozkırının, sağ ve sol kol ülkelerindeki birçok Tatar’ın ve dahi Çerkezlerin kutlu Hanı, Biz Ulu Murat Giray Han.”
Âl-i Cengiz ve Âl-i Osman müttefikliği
1. Süleyman’ın (Kanuni Sultan Süleyman) devrinde Osmanlı hükümdarları iktidar üstündeki taleplerini üç tarihi geleneğe dayandırıyorlardı: (1) İslamiyet - Arabistan ve Filistin’deki kutsal yerleri kontrol ediyorlardı ve imparatorluğu Hıristiyan dünyasına karşı yürütülen dini gazalar neticesinde kurmuşlardı; (2) Bizans - Roma mirası - Bizans’ın başkenti ile beraber tarihi imparatorluk haklarına da sahiptiler ve Bizans imparatorluğuna ait toprakların hemen tamamını fet-hetmişlerdi; (3) Türklük - İmparatorluk ünvanları arasında han ve Padişah-ı Deşt-i Kıpçak (Kıpçak Bozkırının Padişahı) da vardı.Bu son unsur, Kırım Tatarları ile olan münasebetlerinde Osmanlı siyasi ideolojisi için önemliydi. Çünkü Cengiz Han’la politik irtibat, Orta Asya’ya kadar uzanan Türk - Tatar bozkırında hukuki siyasi otoriteye sahip olmak için yegâne yoldu.
1650 yıllarında yazılmış olan tarihî eser, Kırımlı Hacı Mehmed Senai’nin yazdığı Üçüncü İslam Giray Han Tarihi’dir. Bu eserde de Girayların Cengiz soyundan geldikleri ve Hanların eski Altın Ordu Hakanlarının siyasî özelliklerine sahip oldukları vurgulanmaktadır.
Reklam