Bir rüya :
Bir kar fırtınasının ortasındayım Rüzgâr yüzümü kamçılıyor, tabakalar halinde, hızla savrulan kar taneleri gözlerime batıyor. Bembeyaz katmanların arasında tökezleyerek ilerlemeye çalışıyorum. İmdat diye bağırıyorum, ama rüzgâr çığlıklarımı boğuyor. Düşüyorum, karın içinde soluk soluğa yatıyorum; beyazlığa karışmışım; rüzgâr kulaklarımda inildiyor, karın taze ayak izlerimi sildiğini görüyorum. Artık bir hayaletim, diye düşünüyorum; ayak izi olmayan bir hayalet. Yeniden haykırıyorum; umut da ayak izleri gibi hızla kayboluyor. Ama bu kez, boğuk bir yanıt geliyor. Ellerimi gözlerime siper ediyor, güçlükle doğruluyorum. Dalgalanan kar perdesi arkasında, gözüme bir haraketlilik, bir renk kıpırtısı çarpıyor. Sonra, tanıdık bir biçim belirliyor. Bana doğru bir el uzanıyor. Avuç içindeki derin, koşut yarıkları seçiyorum; karın üzerine kan damlıyor. Elini tutuyorum ve ansızın kar kayboluyor. Elma yeşili otlarla kaplı bir tarlada duruyoruz; gökyüzünde yumuşacık bulut demetleri salınıyor. Başımı kaldırıp bakıyorum ve gökyüzünü sarı, yeşil, kırmızı, turuncu uçurtmaların doldurduğunu görüyorum. Öğleden sonra ışığında donuk donuk titreşiyorlar.