Kitap bitince oturup ağladım. Beni o kadar hüzünlendirdi ki, Kazangap gibi harika bir adamın kötü evlatları olması ayrı üzücü. Düşünün ki, canınızdan verdiğiniz evladınız bile cenazenizde öfleyip püflesin. Yedigeye de çok üzüldüm, ömrünü canım Sarı Özek'te geçmiş olmasına mı, yoksa hayatındaki şeylerin istediği gibi yolunda gitmeyişine mi bilemedim. En çok üzüldüğüm ise Kuttubayev ailesinin bir hiç uğruna oradan oraya savrulmasına oldu. En etkileyici kısım ise uzay üssü olmuştu. Nayman Ana eğer gerçekten var olup da bir efsaneden bu kitap yazıldıysa, Aytmatov'a çok teşekkür ederim. Yedige hiç üzülmesin, ben her gece Nayman Ana'nın ruhuna dua etmeye başladım, belki beni duyar da rüyama gelir, belli mi olur? Ardından bu roman beni Kazakistan meraklısı yapmaya başladı. Kazakistan'a mutlaka gideceğim ve biliyor musunuz, Aral'ın eteklerinden hiç ayrılmayacağım. Biterken öyle ağladım ki, keşke bazı kitaplar hiç bitmese. İyi ki tanıdım seni, Yedige, Ukubala, Bike, Kazangap ve Karanar (Yolbarsı unutmadım tabii ki). Cengizhan'a Küsen Bulut'la devam edeceğim.