kirpireneé

"Bir noktadan sonra kendi varlığımın gerçekliğinden şüphe etmeye başladım. Ya gerçekliğim başka birinin kurgusuysa? Ya dünyanın nasıl bir yer olduğunu yalnızca ben göremiyorsam? Ya kendi algımın çıkmaz sokağıysam? Ya düpedüz aptalsam?"
Sayfa 50
Reklam
"Bilgiyi "keşfedilip" bizi yeni sorularla tanıştıracak ve aslında bilmediklerimizi çoğaltacak değil de "edinilecek" ve dolayısıyla sonlu bir kümedeki eksiğimizi tamamlayarak tüketmeye ve sona ulaşmaya daha da yaklaştıracak bir şey gibi algılamakta ısrar ettiğimiz sürece, geri kalmamızın hem nedeni hem de sonucu olan bir şekilciliğin pençesinde kıvranmaktan bir türlü kurtulamayacağız."
Sayfa 9
"İlk kez karşınıza çıkan sapkın, sıradışı, size hiç uymadığını sandığınız bir ruh halinin çok yabancı olması gereken dilini kolayca anlıyor ve onunla mesafenizi koruyamıyorsanız durumunuz ne zekâ, ne empati yeteneği ne de algıların açıklığıyla izah edilebilir. Bu bir yaratılış özelliğidir, dünyaya düştüğünüz ilk günden itibaren sizinledir. İçinizde kuytuluk bir yere gizlenmiş ortaya çıkacağı günü bekliyordur sadece. Bunu anladıktan sonra yapacak pek bir şey yoktur artık. Hadi yeni tanıştığın karanlık yüzüne merhaba de karınca."

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
"Hiçbir şey göründüğü gibi değildi. Cam kenarında oturmuş dışarı bakarken size dünyayı vadeden pencerelerin sokağa çıktığınızda hele ki ışıkların söndüğü böylesi bir gecenin ilerlemiş saatlerindeyseniz duvarlara hapsedilmiş çaresiz deliklerden başka bir şey olmadıklarını anlarsınız. Kandırılmışsınızdır, hep olduğu gibi."
" Bize göre insan ahlakı erdemde yani mantıkta, düzende, doğru davranmakta ve saygınlıkta değil, tam tersinde aramalı: günahta, kendini riske atmakta, bize zarar verende ya da bizi yıkanda."
Sayfa 419
Reklam
" Yaşam ise, onurunu yitirmiş ruhun macera dolu yolunda atılan bir sonraki adımdan ve maddenin, onu uyandıran her ne ise, o şeye karşı duyarlılık kazanması ve onu kabullenmeye hazır oluşundan öte bir şey değildi."
Sayfa 354
"Özdemir'e gelince rahatını arıyordu. Ben onun için jilet gibi, tıraş sabunu gibi, kolonya gibi bir şeydim. Ekmeği bile değildim. Tıraş olup kolonya bulamazsa nasıl tedirgin oluyorsa ben olmazsam öyle tedirgin oluyordu. Ben olursam rahattı. Elbette bana bir lüzumlu eşya muamelesi göstermiyordu. Şimdiden sonra belki kul köle de olacaktı. Ama istemem. Ona bu huzuru vermek için dünyaya gelmedim."
Sayfa 102
Özbilinç, madde yaşam olarak organize olduğunda doğal bir işlev olarak ortaya çıkıyor ve bu işlev güçlenirse kendisini taşıyana yönelip kendisini üreten olguyu anlamaya ve açıklamaya çalışıyor ve yaşam kendini anlayabilmek için hem umut dolu hem de umutsuz bir çabaya giriyordu; doğa kendini kendinin içinde bulabilmek için içini deşiyordu sanki. Boşunaydı bu çaba çünkü doğa ne anlamaya indirgenebilir ne de sonuçta yaşam kendini duyabilirdi.
Sayfa 340
Kapitalist üretimin büyük problemi artık üreticiler bulup onların gücünü artırmak değil tüketiciler bulmak, tüketicilerin iştahını kabartmak ve onlara yapay gereksinimler uydurmak.
" Söylemek istediğim, insanlıkta insani olmayan deli bir yanın bulunduğudur."
Sayfa 77
Reklam
"Zayıflıktan ölüyoruz ve bu umuda yer açıyor. Zayıflık her zaman hayalle yaşadı. Güç hiçbir zaman bir şey icat etmedi, çünkü kendi kendine yettiğine inanıyordu."
Sayfa 75
Yaşam hiçbir şeye, hiç kimseye saygı göstermezken yaşama saygı duymak da ne demek oluyor?
Sayfa 57
"Gençliğimde, genç insanların çoğu gibi ben de genç ölmem gerektiğine inanmıştım. İçimde öyle çok gençlik, öyle çok başlangıç vardı ki, ancak şiddetli ve güzel bir son düşünülebilirdi; ben yavaş yavaş ölüp gitmek için yaratılmış değildim, çok iyi biliyordum bunu. Şimdi yüz yaşındayım ve hâlâ yaşıyorum."
Sayfa 1
112 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.