Ve servet, maddî mi, mânevî mi; meçhul... Müslümanda, şu üç hâlden biri, ikisi, yahut hepsi, eksik olmazmış: İllet, kıllet, zillet... Hastalık, darlık, horluk... Kaide değil; umumiyetle vasıflarımız bunlar... Toptaşı zindanında bu üç hâlden her biri, hepsi, beni en ileri çaplarda yakaladı. Ruh halimi bir tarafa bırakalım; öyle madde kıvranmalarına düştüm ki, ruh acima panzehir gibi geldi. Bir süre, sinirden, sabahlara kadar kıvrandırıcı mide sancıları; arkasından diş ağrısı, derken bütün kış sol ayağımın topuğundan kaba etime kadar hallâç pamuğu gibi atan (siyatik) sinirimin şahlanması... Bazı günler, öğleyin bol sulu birkaç kuru fasulyeden, akşamları da çorbadan ibaret mahkûm yemeğine yetecek kadar darlık... Ne türlü hor görüldüğümüz de, ismimizle, cismimizle, sınıfımızla, zümremizle, mânamızla, ruhumuzla belli. Yalnız şu kadarını bildireyim ki; bu horluk, hor görüş, ana baba kaatilinin veya hırsızın gözlerine kadar sâri...
Sayfa 242 - BÜYÜK DOĞU YAYINLARIKitabı okudu
Onlar için sabahları Amerikan bozkırı, öğleden sonra Macar ovası olan, yağmur yağarken deniz, kış aylarında kuzey kutbu haline gelen, onların çocuk ruhları için sonsuzlukla, özgürlükle, coşkuyla eş anlamlı olan, onları eğlendirmek için kılıktan kılığa giren bu dost toprak parçasını, yani iki evin arasına sıkışan bu ufacık engebeli arsayı belki artık sonsuza dek yitirmişlerdir.
Sayfa 103Kitabı okudu
Reklam
Bu arsanın, bu bir avuç toprak parçasının belki artık ellerinden alınacağınida bilmiyorlardı. Onlar için sabahları Amerikan bozkırı , öğleden sonra Macar ovası olan , yağmur yağarken deniz, kış aylarında kuzey kutbu haline gelen, onların çocuk ruhları için sonsuzlukla , özgürlükle, coşkuyla eşanlamlı olan, onları eğlendirmek için kılıktan kılığa giren bu dost toprak parçasını, yani iki evin arasına sıkışan bu ufacık engebeli arsayı belki artık sonsuza dek yitirmişlerdi..
Kayıtsızlığın ne başlangıcı vardır, ne de sonu; değişmez bir durumdur kayıtsızlık; bir ağırlık, hiçbir şeyin sarsamayacağı bir kıpırtısızlık, bir cansızlıktır. Dış dünyanın mesajları hâlâ sinir merkezlerine ulaşıyor kuşkusuz, ama organizmanın bütününü tehlikeye atacak hiçbir toplu cevap özümlenir duruma gelebilecek gibi gözükmüyor. Ayakta kalan tek şey temel refleksler sadece: Kırmızı yandığında karşıdan karşıya geçmiyorsun, sigaranı yakmak için rüzgârdan korunuyorsun, kış sabahları daha sıkı giyiniyorsun, aşağı yukarı haftada bir kez kazağını, çoraplarını, donunu ve fanilanı, ayda iki kezden biraz daha kısa sürede de çarşaflarını değiştiriyorsun.
Kış sabahları kasabanın dışındaki okula giden yolda, tipiden yüzlerimizi öne eğerek ilerliyoruz. Ellerim soğuktan çatlamış, kantyor. Yaz aylarında tezeklerin kurutulduğu yokuşlar bembeyaz karla kaplı. Evlerin atlarından kalın buzlar sarkıyor.
Sabah gözlerimi açarken hissettiğim şey çok ilginç. Saklambaç oynarken kapkaranlık dolabın içinde çömelip çıt çıkarmadan saklanmışken, dolabın kapısı bir anda açılıp, Deko, "Sobe!" diye bağırdığında içeri giren gün ışığından kamaşan gözlerim ve sonrasındaki garip ne yapacağını bilememe hissi. Arkasından gelen heyecan, kimonomun yakalanını birleştirmeye çalışarak biraz utangaç halde dolaptan çıkıp aniden gıcık kapışım, işte o his. Yok o da değil. Birazcık daha dayanılmaz bir şey. Bir kutuyu açmışsın da içinden daha küçük bir kutu çıkmış, o küçük kutuyu açtığında yine daha küçük bir kutu çıkmış, onu da açtığında içinden yine küçük bir kutu çıkmış, yine küçük bir kutu çıkmış, böyle böyle yedi-sekiz kutuyu açınca sonunda zar kadar bir kutu çıkmış da onu da açıp baktığında içinde hiçbir şey olmadığını, bomboş olduğunu görmüşsün gibi bir his. Buna daha yakın. Pat diye gözlerini açmak falan dedikleri şey yalan. Bulanık sudaki nişasta yavaş yavaş dibe çöküp de yüzeyin billurlaşması gibi, sonunda yorulup gözlerini açıyorsun. Sabahlarda hiç utanma yok. İçimi doldu ran üzüntü katlanılacak gibi değil. Nefret ediyorum, nefret. Sabahları en çirkin halim. Bacaklarım bitap, şimdiden hiçbir şey yapasım gelmiyor. Doğru dürüst uyuyamadığım için mi acaba? İnsanın sabahları sağlığının zirvesinde ol duğu falan yalan. Sabahlar gri. Hep aynı. Bomboş. Sabahları yataktayken hep karamsar oluyorum. Bıkıyorum. Ne kadar iğrenç pişmanlık duygusu varsa bir anda içimi dolduruyor. Kıvranıp kalıyorum. Sabahlar işkence.
Reklam
1,000 öğeden 521 ile 530 arasındakiler gösteriliyor.