Edebiyat denince ilk akla gelen yazar Dostoyevski'nin en bilindik eseri.
Kitabı duymayan yoktur fakat kısaca konusunu anlatmak gerekirse, Roman, parası için bir tefeci kadını öldürmeyi tasarlayan, Petersburg'da yaşayan fakir bir üniversite öğrencisi olan Rodion Romanoviç Raskolnikov'un manevi ıstırabı, pişmanlığı, içsel çatışmaları, ahlaki ikilemlerine odaklanır.
"Raskolnikov kendine ve başkalarına yalan söylemeyen dürüst bir insandır. Cinayetten sonra bile, sonuna kadar dürüst kalmıştır: Hem kendine karşı, hem başkalarına karşı. İşte bu nedenle Dostoyevski, kahramanının öyküsünü, bir düşüşün öyküsü değil, ahlaki yükselişin öyküsü sayar. Bir yanlış yapan ve yanlışını anlayan Raskolnikov, bu yanlışın altında ezilip yok olmaz, kendinde kendini yeniden yaratacak iç güçler bulur.
Bu durum Raskolnikov'da yoğun düşünsel arayışlara yol açmıştır. Arayış peşindedir, ama hep yalnızdır. Kimselerle görüşmez. İnsanlardan kaçar. Sorunu kendi başına çözmek, yalnız kendi gücüne yaslanmak ister..."
Raskolnikov'un iç dünyasını ve psikolojisini anlayıp analiz etmeye çalışırken kendinizi olaylara kaptıracağınız, ben olsam ne yapardım acaba diye düşeneceğiniz ve hayata farklı bir açıdan bakmanızı sağlayacak bir başyapıt.
Edebiyat'ın en gözdelerinden biri olduğuna şaşırmamak gerek doğrusu, zira bu unvanı sonuna kadar hak eden çok az eser vardır bence : )