Kim olduğumu unuttum. Hala yazıyorum ama. Kim olduğumu hatırlarken de yazıyordum, şimdi de yazıyorum. Bu kez herkesin etrafına sarılı o bissürü hayattan yazıyorum ama. Gayet kolay. Gidiyor su gibi, kara kara kelimeler. Eskisi gibi ısssız değil galiba dünya. Fazla s'li ama. Sanki arkamda sürekli konuşan bir Johhny, bir de Mary var. Benim kim
Ölmek ya da bir ölüme şahit olmak, bir insanı kaybetmek hariç her problem bir şekilde çözülebiliyor, bunu bilerek yaşamak lazım. Çözülmezse de bir şekilde normalleşiyor, alışıyoruz. Ölüm hariç bütün acılar lüks.
Ömrünün son anında şunun farkına vardığını düşün; "Ben aslında hiç yaşamamışım ki." Dahası bunu da o an idrak ediyorsun. Bence mecazen de olsa cehennemin kapısı işte o zaman açılıyor, yani içindeki cehennemin.
“Bizim memlekette kendini göstermek için ortaya atılmak pek yaygındır. Atatürk ise kendini göstermekle kalmadı, elini taşın altına koydu. Bulgaristan'da ataşe olarak rahat bir hayat yaşayabilecekken, savaşa katılmak için defalarca dilekçe yazdı. İstanbul'da saraya sırtını dayayarak sıkıntısız bir yaşam geçirebilecekken kendisini Anadolu'ya göndertti. Bizzat padişah tarafından İstanbul'a çağrılmasına rağmen, mücadeleden kaçmadı ve hakkında verilecek idam kararını göze aldı..
Gelişmeye cüret edecek kadar cesur değilsen, hayatta iz bırakamıyorsun. Sorumluluk almanın da mücadele etmenin de sesini çıkarmanın da esas şartı, cesur olmak bana kalırsa.
İstiklal marşımız da bildiğiniz gibi "korkma" sözleriyle başlar…”
Bu eser neden 21 kişi tarafından okunmuş sadece? Hiç aklım almıyor. Popüler olan ve okuduğum onlarca kitaptan çok daha iyiyken neden? Demek ki reklam her şeydir bir ürün kötü olsa da iyi bir pazarlama tekniğiyle popülerlik mümkün olabiliyor.
Funda Özsoy Erdoğan tarafından yazılan bu eserle, çalıştığım kitapçıda bir müşteri tarafından benden