İnsanlar depresyona girmez. Bir zamanlar oldukları, reddedilmiş çocuk haline gelirler. Anksiyetesi olan bir yetişkin, korkmuş bir yetişkin değil, geçmişindeki korkmuş çocuktur.
Yataktan çıkmakta zorlanma, hemen her birimizin hafif ya da şiddetli biçimde yaşadığı bir sorun. Yataktan çıkmakta zorlanan biri olalım ya da olmayalım, yatağın erteleme ve atalet konusunda önemli bir sembol olabileceğini düşünüyorum; çünkü, yatak, korktuğumuzda sığındığımız bir yer psikolojik gerçekliğimizde. Depresyon ve anksiyetenin şiddetlenmesi halinde yataktan çıkmakta zorlanmanın artmasının nedeni de bu. ilk yuvamız olan anne rahminin bizi koşulsuzca kabul edip sarmalayan, şefkatli, rahat, güvenli bir yer olduğunu anlatmıştım. Anne rahminden çıktığımızı hemen anlayamıyoruz ve meme -ya da memeye alternatif olan her ne ise o- sevildiğimiz, onaylandığımız, teskin edildiğimiz bir ikame haline geliyor bu geçiş sürecinde. Küçük bir çocukken korktuğumuzda, endişelendiğimizde kucağa, memeye ya da -insan eliyle verilebilecek- biberona ihtiyaç duymamızın nedeni de bu.
Reklam
Kuşaktan kuşağa aktarılan bir inanç haline geldiğinde, etkin değil edilgen bir şekilde edinildiğinde-zihin ilk başta olduğu gibi, inancın ona sunduğu sorular karşısında yaşamsal güçlerini kullanmaz olduğunda, formüller dışında o inanca dair her şeyi unutma, başkasının sözüne güvenerek kabul etmek bilinçli bir anlayışı ya da kişisel deneyimle sınamayı gereksiz kılıyormuş gibi onu donuk ve soğuk bir şekilde kabullenme eğilimi gittikçe artar; sonunda inanç, kişinin iç yaşamıyla neredeyse hiçbir bağlantı kuramaz hale gelir.
"Başarıyı amaçlamayın, bunu ne kadar amaç hâline getirip bir hedefe dönüştürürseniz kaçırma olasılığınız da o kadar artar. Çünkü mutluluk gibi başarının da peşinden koşamazsınız. Kendisi ortaya çıkmalı, kendisi oluşmalı ve sadece kişinin kendisinden daha büyük bir davaya kişisel adanışının amaçlanmayan bir yan etkisi olarak ya da kişinin kendini başka bir insana bırakışının bir yan ürünü olarak oluşmalıdır. Mutluluğun kendiliğinden olması gerekir, aynı şey başarı için de geçerlidir. Ona aldırış etmeyerek kendi kendine olmasına izin vermeniz gerekir."
Karakteri Şekillendirmede Alışkanlıkların Gücü
Karakteri nasıl şekillendireceğimize gelirsek, Aristoteles bunun için en iyi yolun alışkanlıklar üzerinde çalışmak olduğundan, emindi. Erdemlerimizin “ne doğa tarafından oluşturulduğunu ne de doğaya aykırı oluştuğunu” öne sürer ve açıklar: “Doğamız gereği erdemleri benimsemek üzere yaratıldık ama bu erdemlerin bizde tam anlamıyla gelişmesi alışkanlıklarımıza bağlı.” Konfüçyüs bu fikre tamamen katılırdı. Karakterinizi şekillendirmek istiyorsanız kişisel gelişim kitapları okumak tek başına yeterli olmaz. Alışkanlık haline gelene kadar doğru olduğuna inandığınız şekilde davranmak için kendinizi zorlamanız gerekir. Partnerinizin konuşmasını bitirmesini beklemeyi alışkanlık haline getirirseniz zamanla daha iyi bir dinleyici olursunuz.
Sayfa 209
Bedeni Zihnin Zorbalığından Kurtarmalıyız
Zihin bedenin gereksinimlerini kendininkilerle karıştırır. Çünkü kim olduğunu bilmesi gerekir. Bir yanılsama dünyasında yaşıyoruz. Kim olduğumuza ilişkin en ufak bir fikrimiz yok. Zihin bütün bu soruları yaratıyor. Ben kimim? gizemlerin en derini haline geliyor. İnsanın kendini güvenlikte hissetmesi için sorunun yanıtlanması gerekiyor. Zihin,
Reklam
1,000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.