Elvan
Elvan
@kitabimkahvem
“A room without books is like a body without a soul.”
Mesaj Kutusu kullanım dışıdır.
International Relations - Masters Financial Management
849 reader point
Joined on November 2018
Şu anda okuduğu kitaplar
Okuma Hedefleri
Toplumda ki bireylerin görme duyularını bir anda kaybetmesiyle ortaya çıkan bir çöküşün, felaketin ve insanlık dışılığın hikayesi Körlük. İlk kör ile başlayan ahlaki yozlaşma şiddetini artırarak devam ettiriyor kitapta. Biz insanların, bazı normlar ve değerler olmadan hayatta kalmamızın ne zor olduğunu acı bir gerçekle yüzümüze çarpıyor. Hepimiz yaşamımızın bir anında muhakkak gözlerimizi sıkı sıkı kapatmış ve “eğer kör olsaydım, neler yaşardım”ı test etmişizdir. Ama acaba gerçek körlük gözlerimiz görürken yaşadığımız ve görmezden geldiğimiz şeyler midir yoksa kapkara bir dünyaya gömülmek mi?? Kitapta insanlar genel bilinenin aksine süt beyazı bir boşluk olarak yaşarlar körlüğü, her ne kadar siyah kadar korkutucu olmasa da, bu dünyaya açılan beyaz pencerelerinin fonksiyonsuzluğu insanlıktan çıkmalarına neden olur.
Noktalama işaretlerinden sadece virgül ve nokta kullanılarak yazılan bu eseri ilk sayfalarda biraz yadırgasanızda sonradan sevebileceğinizi düşünüyorum. Benim için güzel bir deneyim oldu.
Bir diğer ilginç nokta da, kitapta hiç özel isim kullanılmamamış. Yazar karakterleri kendilerine has çeşitli sıfatlarıyla anlatmayı tercih etmiş. Körlük söz konusuysa isimlerin ne önemi var ki ️
Hayatınıza bir pati izi değdiyse eğer, bilirsiniz ki artık siz dünyaya daha farklı bir pencereden bakıyorsunuz. “Gerçek sevgi nedir?” sorusunun yanıtı size masum masum bakan bir çift gözün içinde gizlidir. O tüy yumağını okşadığınızda mırıltısıyla size “Evet ben de seni seviyorum. Boş ver aldırma bu dertler de geçicek elbet.” der. Ona her gün daha çok bağlanırsınız. Bu dünyanın, sadece hırsı ve yok etme tutkusu her geçen gün daha da artan insanlık için yaratılmadığını ve doğadaki tüm canlıların yaşama, barınma, yiyecek ve korunma hakları olduğunun bilincine varırsınız.
Minicik bir kedi Rodos, Mete’nin hayatına tam da girmesi gerektiği zamanda giriyor ve ona yaşaması için güzel sebepler veriyor. Yaşadığı acı deneyimler yüzünden ağır travmalarla boğuşan bir Psikolog Ceyda ile Mete’nin birbirlerine tutunup mücadele ettikleri her an minik hayvan dostlarımız da kitapta bizlere eşlik ediyor.
Uzun süredir kalbime bu kadar dokunan bir kitap okumamıştım. Kitabın geliri sokak hayvanlarının barınma, tedavi ve beslenme ihtiyaçlarının karşılanması için bağışlanacakmış. Ben de hem bu kitabı herkes okumalı diye düşündüğümden hem de sokak hayvanlarına minik bir katkım olsun istediğim için bir sonraki çekilişimi bu kitaba yapmaya ve sizlerden üç kişiye hediye etmeye karar verdim. Herkes okumalı
Cemil Meriç’in “Disiplin içinde çalışmayı bu kitaptan öğrendim.” , Prof. Dr. Ali Fuat Başgil’in “Ah bu kitap on sekiz yirmi yaşlarındayken elime geçmeliydi, geciktiğim için üzülüyordum.” Dedikleri bir kitabı sizlere tanıtmak benim için gerçek bir mutluluk.
Aix-Marseille Üniversitesi Rektörü Jules Payot’un 1893’te kaleme aldığı “İrade Terbiyesi” her sayfasında birbirinden değerli öğütler içeriyor. Ama en önemlisi bu öğütleri temellendirdiği determinist yaklaşım hem okuyucunun sorgulamasına izin veriyor hem de doğrudan bilinçaltına işleyerek başarıya giden yolda atılması gereken adımların yönünü gösteriyor.
.
Beş bölümden oluşan kitapta ilmik ilmik dokunan bir halı gibi irademizi kontrol etmeyi öğreniyoruz. “Akıl kurnaz davranarak ve zamanla ittifak kurarak, yani taktiksel bir oyunla sabırla, sakin ama kararlı bir şekilde, yavaş yavaş mutlaka iradenin iktidarını ele geçirebilir.”
“Öğrenciye yüzmeyi öğreteceklerine, can simidi veriyorlar. Bu o kadar tehlikelidir ki, öğrenci üniversiteye varınca adeta korunaksız kalır.”
“Egoistin sahip olduğu en değerli varlık hayatıdır.” #altınıçizdiklerim
.
Zamanınızın hiçbir şeye yetmediğini, daha yüksek hedefler için isteksizlik duyduğunuzu ya da kendinizde başarmak için yeterli motivasyonun olmadığını hissediyorsanız; iradenizin iktidarını kazanmak için bu kitabı mutlaka okuyun.
Reader Follow Recommendations
Ah o eski günler... Hepimizin içinde teknolojinin bu kadar gelişip insan ilişkilerini bu kadar yok etmediği günlere özlem var. Ağaçlara tırmanıp meyve topladığımız, hava kararana kadar sokakta oynadığımız, komşuluk ilişkilerinin olduğu, insanların birbirine güvendiği, belki imkanların bu kadar olmadığı ama kıt imkanlarda bile mutlu olduğumuz o eski günler.
Kitabı okurken Gülşahlı, Sezercikli eski Türk filmleri aklıma geldi. Öylesine sıcak, öylesine samimi... Bazı yerlerde duygulandım boğazım düğümlendi, bazı yerlerde de içimi tatlı bir mutluluk kapladı.
Yazarımız Nilgün Öneş sahici karakterler yaratıp edebiyat dünyamıza armağan etmiş. Kalemi o kadar güçlü ki, okuduğunuzda ne demek istediğimi daha iyi anlayacaksınız. Ihlamurlar Altında, Hatırla Sevgili, İkinci Bahar, Bu Kalp Seni Unutur mu?, Güz Sancısı gibi film ve dizilerin senaristliğini yapan değerli yazarımızın eserini iyi ki okudum diyorum.️
2018 yılından beri Türk Dil Kurumu Bilim Kurulu asli üyesi ve Ege Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü öğretim görevlilerinden Prof. Dr. Hatice Şahin’in binbir emekle kaleme aldığı, derin araştırmalara dayanan bu eseri sizlere tanıtmak benim için bir onurdur.
Bir dili anlamak için o dili konuşan milletin kültürüne, tarihine, etnolojisine, zaman içerisinde geçirdiği değişim ve ilerlemesine, diğer milletlerle olan ilişkilerine bakmak gerekir. Bu eserde, çeşitli kategoriler altında tam 134 sözcük kök biçimleriyle, eski anlamlarıyla, ses, şekil ve anlam gelişmeleriyle, edebiyattaki ve genel olarak sanatın her türündeki yansımalarıyla incelenmiş.
Beni etkileyen sözcüklerden bir kelimeyi sizlerle paylaşmak istiyorum.
“Oğlan: Avrupa dillerinde Türkçe bir sözcük;
Oğlan sözcüğü hakkındaki ilk bilgiyi Divanu Lugâti-t Türk’ten alırız. Oğul Eski Türkçede hem kız hem de erkek çocuk için kullanılırdı. Sonraları “köle” ve “koruyucu, muhafız” anlamını kazandı. Zaman içinde “Ulan” a dönüştü. Altın Orda Devleti’ndeki iç karışıklıklar yüzünden Lehistan ve Litvanya’ya iltica eden Türklerin sınır boylarına yerleştirilip savaş anında uzman süvariler olarak kullanılması, Lehçe’de hafif süvari birliklerine ulan adı verilmesini ve sonra Lehçeden Almancaya ardından da İngilizceye “ulan” ve “uhlan” olarak geçmesine neden olmuştur. Tolstoy’un Savaş ve Barış, Italo Calvino’nun Bir Kış Gecesi Eğer Bir Yolcu, Günter Grass’ın Teneke Trampet romanlarında sık sık uhlan biçimiyle geçen bu sözcük, Age of Empires bilgisayar oyununda ve Star Trek filminde de karşımıza çıkmaktadır.”
