Selam, Savaşın insan ruhunda açtığı derin yaraları ve akıl sağlığını nasıl paramparça ettiğini, neredeyse elle tutulur bir gerçeklikle anlatıyor. Kitabı okurken sadece bir hikayeye değil, aynı zamanda insanlığın en karanlık yüzüne de şahit olduğumu hissettim. Özellikle savaşın, insanı sadece fiziksel olarak değil, ruhen de nasıl yok ettiğini görmek beni derinden etkiledi. Savaşın korkunçluğu, delilikle sınırları aşan bir anlatım tarzıyla işlenmiş. Karakterin zihninde oluşan çatışmalar ve bu çatışmaların delilikle flört eden hali, insan psikolojisinin kırılganlığını çarpıcı bir şekilde gözler önüne seriyor. Andreyev, bu delilik hâlini öyle güçlü betimlemiş ki, okurken adeta karakterin zihnine hapsolmuş gibi hissettim. Bu da beni, savaşın sadece cephede değil, insanın iç dünyasında da bir yıkım olduğunu anlamaya yöneltti. Kitap boyunca “insan, böylesi bir trajediye nasıl dayanabilir?” diye düşündüm. Çaresizlik, pişmanlık ve içsel çöküş o kadar gerçekçiydi ki, savaşın sadece ölümleri değil, yaşayanları da yok eden bir cehennem olduğunu bir kez daha fark ettim. Andreyev’in, karakterlerin bu kadar insancıl ve bir o kadar da korkutucu olmasını sağlayan üslubu beni hayran bıraktı. Savaşın bir kahkaha kadar anlamsız ve acı dolu olduğunu hissettiren bu eser, okurken boğazımda bir düğüm oluşturdu. Kitap bittiğinde ise üzerimde kalıcı bir ağırlık bıraktı. Kızıl Kahkaha, sadece bir savaş eleştirisi değil; aynı zamanda insanlık için derin bir uyarı ve bir vicdan çağrısıydı benim için.