Narsistik Çift : Tolstoy ve Sonya [okumak isterseniz diye bırakıyorum]
1862 yılında otuz iki yaşındaki Lev Tols­toy, henüz on sekizindeki Sonya Behrs ile evlenmeden birkaç gün önce aralarında hiçbir sır olmaması gerektiğine karar verdi. Bu kararın bir parçası olarak günlüklerini ona okuttu ve genç kızın hem ağlaması hem de oldukça kızması onu çok şaşırttı. Günlük­lerine eski aşk ilişkilerini yazarken yakında yaşayan
Sayfa 85 - Altın Kitaplar Yayınevi 1. BasımKitabı okudu
Sanat ve sanatçıyla ilgili bütün tartışmalarda heteroseksüellik arka plana atılırken, eşcinsellik ön plana çıkarılır. Neyi düzdüğünüz nasıl yazdığınızdan çok daha önemlidir. Bunun sebebi, okumanın cinsellikten daha fazla gayret gerektirmesi ya da "cinsellik" sözcüğünün "kitap" sözcüğünden daha heyecan verici olması olabilir. Öyle midir gerçekten? Söz konusu cinselliğin ne tür bir cinsellik, kitabın ne tür bir kitap olduğuna bağlı olmasın bu sakın?Herhalde Heteroseksüel cinsellik öyle sıkıcı ki bir kitap bile daha iyi bir söyleşi malzemesi oluyor.
Sel Yayınları
Reklam
Aristoteles’in kayıp ikinci kitabı
"Şimdi söyle bana," diyordu William, "Niçin? Bu kitabı niçin ötekilerden daha çok korumak istedin? Kara büyüye ilişkin kitapları, içinde belki de Tanrı'nın adına sövülen sayfaları neden uğrunda cinayeti göze almaksızın sakladın da bu sayfalar için hem kardeşlerini hem de kendini lanetledin? Güldürüden söz eden birçok başka
Sayfa 648 - Can Sanat Yayınları, 36. baskı, Çev. Şadan Karadeniz
~ - Mutlu musun? + Ne miyim? Mutlu muymuşum! Ne saçma! Tabii ki mutluyum. Ne sanıyor ki? Mutlu olmadığımı mı? / 30 ~ Kızın yüzü de aynaya ne çok benziyordu. Bu imkânsızdı; ne de olsa insan kendi ışığını ona yansıtan kaç kişi tanırdı ki? İnsanlar daha çok - benzetme yapmak isteyen Montag mesleğinden ilham aldı - meşaleye benzerdi, bir esintiyle
İthaki YayınlarıKitabı okudu
... herkes bilir ki ölüm insanın bedenine girmișse onu oradan ne haç çıkarmalar ne ilaçlar çıkarabilir, hiçbir şeyin faydası olmaz.
Sayfa 34 - İş BankasıKitabı okudu
Feminizm erkek düşmanlığı değildir. Erkek düşmanlığı cinsiyetçiliktir.
Feminist düşünce ve hareket ilerledikçe, aydınlanmış feminist aktivistler sorunun erkekler olmadığını, sorunun ataerki, cinsiyetçilik ve erkek tahakkümü olduğunu gördüler. Sorunun yalnızca erkeklerden kaynaklanmadığı gerçeğiyle yüzleşmek zor oldu. Gerçekliğin daha karmaşık bir biçimde teorize edilmesi gerekliliğiyle yüzleşmek, kadınların cinsiyetçiliğin korunması ve devam ettirilmesinde oynadıkları rolün teslim edilmesini gerektirdi. (...) Muhafazakâr kitle medyası, sürekli, feminist kadınları erkek düşmanı olarak temsil etti. Hareket içinde erkek karşıtı bir hizip veya hissiyat olduğunda, feminizmin itibarını sarsmak için bunu öne çıkardılar. Feministlerin erkek düşmanı olarak gösterilmesinin altında, bütün feministlerin lezbiyen olduğu varsayımı vardı. Kitle medyası, erkekler arasındaki anti-feminist duyguları, homofobiye hitap ederek yoğunlaştırdı. Oysaki günümüz feminist hareketi henüz on yaşını doldurmadan, feminist düşünürler ataerkinin erkeklere nasıl zarar verdiği hakkında da konuşmaya başlamışlardı. Feminist politika, erkek tahakkümüne yönelik öfkeli eleştirimizi değiştirmeden, ataerkinin, erkeklere cinsiyetçi bir erkek kimliğini dayatarak onları da bazı haklardan yoksun bıraktığının kabul edilmesini içerecek şekilde genişledi.
Sayfa 85
Reklam
120 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.