New York yaşamı, Frida'nın resmi açısından pek verimli sayılmazdı. Detroit'te geçirdiği aylar ve annesinin ölümünden sonra hoşça vakit geçirmek istiyordu. Ressam dostlarını ziyaret ediyor, Greenwich Village'da gezinti yapıyor ya da sadece evinde oturup kitap okuyordu. Yine de, karmaşık bileşimiyle, oldukça gerçeküstü bir tabloya başladı. My dress hangs there: Amerikan tarzı binalar, bir Yunan tapınağı, kolaj biçiminde bir yığın işçi, George Washington'ın heykeli, fabrika bacaları, içinden her tür şey fışkıran bir çöp kutusu, bir telefon, bir tuvalet, bir kilise, deniz, bir gemi, özgürlük heykeli, bir duvar saati, alevler içinde birkaç apartman, Mae West "Ne yazık ki yalnızca ekranda gördüğüm en olağanüstü yaşam marinesi," demişti Frida, özellikle de tablonun tam ortasında asılı, Frida'ya ait ama içi boş bir elbise Frida'nın gördüğü biçimiyle, Amerikan dünyasının süprüntülerinden oluşan tuval, bir meydan okuma, Diego'nun pek sevdiği, Frida'nın ise içinde kendini tamamen yersiz yurtsuz hissettiği Amerikan toplumundan duyduğu tiksintiydi. Bunların içinde, yalnızca görüntüsünün -elbisesinin- yeri vardı.