Altıncı Koğuş Üzerine Düşüncelerim
Kitap, küçük bir kasabada görev yapan Andrey Yefimıç adlı bir doktorun, sosyal uzam içerisindeki kısır döngüler eşliğinde yaşadığı olayları anlatıyor. Yefimıç, felsefeye ilgi duyan, ancak silik bir karakter. Görev yaptığı hastanede ve yaşadığı kasabada bariz bir adaletsizlik söz konusu. Aslında bu düzene müdahale edebilirdi; ancak kendini “sıradan bir doktor” olarak görüp sessiz kalmayı tercih etti.
Hastanede İvan Dmitriç adında bir hasta var. Toplumsal yapıyı sert bir şekilde eleştiriyor. Doktorun yüzeysel felsefi yaklaşımlarını küçümsüyor ve onun sessizliğine karşı oldukça eleştirel bir tavır sergiliyor. Yine de doktor için bu diyaloglar rahatlatıcı bir etki yaratıyor, çünkü belki de ilk kez biriyle gerçekten konuşabildiğini hissediyor.
Ancak doktor, ahlaksızlıklara ses çıkarmadığı için, bir süre sonra kendi ifadesiyle “kaçınılmaz sosyal kötülük” onu da buluyor. Ve kendisini bir zamanlar dışarıdan baktığı o yerde, yani Altıncı Koğuş'ta, bir hasta olarak buluyor.
Evet, toplumda koltuk sevdalıları, kurnazlar, çıkarcılar var. Ama en büyük kötülük belki de bile bile susanlardan geliyor. Toplumsal adaletsizlik karşısında sesimizi çıkarmazsak, er ya da geç o kötülük gelip bizi de bulur.
Kendi adıma söylemeliyim ki, ilk kez bir kitap karakterine bu kadar öfkelenerek bir kitabı bitirdim. Yefimıç'ın sessizliği beni derinden sarstı. Çünkü bu hikâyede sadece bir doktorun çöküşünü değil, suskun kalmış bir toplumun çöküşünü de okudum.