Endokanibalizm: Ölmüş akrabaların, yakın dostların ve kabile üyelerinin etini yeme âdeti. Bu âdetin temelinde, ölenin etini yemek suretiyle onda varolduğu sanılan özel güçlerin yiyene geçeceği inancı yatmaktadır.
AvustralyalIların ünlü Corroboree Dansları savaşı, avı ve mitik olayları canlandırırlar. Bu dansların figürleri stilize edilmiş ve koreografik yönden kurallara bağlanmıştır. Ölüm ayinlerinde, oyuncular, ölenin öte dünyaya gidişini, öte dünyaya giden yolların tehlikelerini canlandırdıkları gibi, geridekilerin acılarını da belirtmeye çalışırlar.
Afrika’lı zencinin en çok sevdiği ve kullandığı malzeme ağaçtır. Ağaç, zenci sanatçı için ölü bir malzeme değildir; o, ağacı keserken, yontarken, düzeltirken «canını» acıttığına inanacak kadar canlı kabul etmiş, ruhundan özür dilemiştir. Bu durum da ağaçla çalışan sanatçının işi sırasında çeşitli dinsel-büyüsel kaçınmaları ve kuralları titizlikle yerine getirmesini gerektirmiştir.
Örneğin ilkel bir balıkçı sabahleyin ırmak kıyısına gidip de suyun içinde gerek rengi, gerekse biçimi bakımından ötekilerden farklı bir taş görüp, birine hediye etmek için sudan alır, sonra da hergünkünden çok balık tutarsa, bu sevindirici olayı taşa bağlar ve taşı uğurluk diye saklar
Örneğin «üç kere tükürmek», «dört yol ağzına gömmek», «yedi evden iplik toplamak», «kırk gün yıkanmak» gibi... Genellikle 3, 7, 9, 40, 41, 99 gibi rakamlarda büyüsel ve mistik bir güc olduğuna inanılmaktadır.
Ak büyü, çoğunlukla dinden ve dinin kutsal bildiği şeylerden yararlanır. Genellikle din alanında ve din adamlarıyle iş görür; duaya ve kurbana başvurur . Bu büyü, yararlı, göze görülebilen «güc»leri, hatta doğa düzenini kendi alanına çekmeye çabalar.
Büyü, kendi alanında amacına, elde etmek istediği sonuca göre, ak ve kara büyü diye ikiye ayrılmaktadır. Ak büyü toplumun ve bireyin iyiliğine yönelmektedir.