Yormayan, anlaşılır bir kurgu..özgün bir üslup..1961'de başlayan gurbet serüvenini açık ve edebi bir dille ortaya koymuş yazar..
-yaşananlar için tarihi bir belge niteliğinde.
Almanya'ya gidenlerin yaşadığı sıkıntıları,delillerle ortaya koyan etkileyici bir eser..
...Mektubun arka sayfasında küçük bir el izi fark ediyor. Oğlu Hasan'ın eli olmalı. Annesi kağıdın üzerine koyup etrafını kalemle çizmiş. "Babası bak nasıl da büyüdü oğlumuz." diye bir de not yazmış. Dokunuyor İbrahim, çocuğunu, eşini hissetmek için dakikalarca dokunuyor. Bir tek o değil, bir zaman sonra memleketten gelen birçok mektup eşlerin ya da çocukların el izlerini taşıyacak. Nasıl başladı bu hoş gelenek? İbrahim diğerlerine anlatınca mı?
Kitabın akıcı bir dili var öncelikle. Eğer bir diaspora kitabı okumak istiyorsanız, tavsiye ederim. Zamanında Türkiye'den Almanya'ya işçi olarak göç eden insanların yaşadıkları sıkıntıları, iç çatışmalarını, kaygılarını, özlemlerini çok rahat empati yaparak anlayabiliyorsunuz. Diaspora kültürünü anlamanıza da katkı sağlayan güzel bir kitap. Emeğe sağlık:)
Eşim 'Almanya'ya gidiyorum' dediğinde hiç ses etmedim. Adını ilk defa duyuyordum. 'Yolculuk trenle 3 gün sürüyor. ' dedi o an anladım. Demek benden bu kadar uzağa gidiyordu.
“Zeliha uzun zamandır akşam mesaisine gidip geliyor. Denk gelemiyorlar evde. İbrahim bugün bunu dert etmeyecek. Oysa daha dün Siemens’in kapısında birbirleriyle ayaküstü hasret gidermişlerdi.”