2. Cilt

1900’den Günümüze Büyük Düşünürler

Kolektif

1900’den Günümüze Büyük Düşünürler Sözleri ve Alıntıları

1900’den Günümüze Büyük Düşünürler sözleri ve alıntılarını, 1900’den Günümüze Büyük Düşünürler kitap alıntılarını, 1900’den Günümüze Büyük Düşünürler en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Böyle bir sıkıntının üstesinden gelmek için -Heidegger'in yolunu izle­yerek- aralıkların anlar olmadıklarını ve ne de zaman-uzayın onlardan 'oluşmadığı'nı kabul etmemiz gerekir. Daha ziyade, aralıklar ister bir kadrandaki saatler, ister bir müzik ritmindeki notalar veya isterse bir cetveldeki santimetreler olsun, içeriğe biçim kazandıran yapılaşmış fark­lılıklardır. Bunu söylemek, başka deyişle, zaman-uzayı nesnelerde va­ rolan 'içeriksiz biçim' olarak almaktan ziyade 'orada-bulunuş' (presen­ cing) olarak yeniden teyit etmektir (Giddens, 1981/20 0 0 : 35)
Tam anlamıyla mevcut an sadece sözel bir varsayımdır, yoksa bir du­ rum değil; tek mevcut, zamanın daima somut bir biçimde sona ererek geçmişte kalışı ve ufukta belirişinin sürekli birbirine karıştığı "akıp gi­ den an" olarak gerçeklik kazanır (akt. Giddens, 1979/20 0 5: 124).
Reklam
Giddens'ı n ifadesiyle, zaman ve uzayı n dünyaya biçim veya form kazan­dıran sezgi aracılığıyla bağlantılı olduğunu düşünen Kant'a göre, "'Boş zaman' hiçbir şeyin var olmadığı zamandır. Zaman ve uzay bölünemez veya daha uygun bir ifadeyle, sonsuza kadar bölünebilir bir sürekliliğe sahiptir" (Giddens, 1987c: 140-141)
Giddens'a göre, zaman ve uzayın Kant tarafından zihinsel kategoriler olarak ko­numlandınlışı, zaman ve uzay şeyden, yani bizzat Varlıktan uzaklaşıldığı için kısmen geri bir adımdır (Giddens, 1979 /2005: 192; 1981 /2000:
Durkheim, bazen toplumun özelliklerini doğadaki ele­ mentlerin bileşimiyle karşılaşhrır. Suyu meydana getiren hidrojen ve ok­ sijen ilişkisi bu elementlerde bulunmayan veya onlardan türeyebilen özel­ likler yarahr; aynı ilke toplum ve onu oluşturan bireyler için de geçerlidir. Dolayısıyla, Durkheim için toplum onu oluşturan unsurların -bireylerin­ toplamından daha fazla bir şeyi ifade eder" (Giddens, 1979 /2005: 188
Giddens, işlevselcilerin insan aktörleri kültürel aptallar olarak gördük­ lerini düşünür: insanlar sosyal sistemin kontrolündeki bağımsız bir iradeden yoksun kuklalar olarak görülür. Başka türlü ifade edilirse, iş­ levselcilik, aktörlerin geniş becerileri ve bilgililikleri pahasına, sistem­ci ve organizmacı perspektifleri vurgular. İnsanların eylemleri ve bi­reylerin iradeleri sistem içinde kaybolur (Kaspersen, 2000: 17).
Reklam