1957 Eyüp ve Sirkeci Konuşmaları

Hikmet Kıvılcımlı

En Eski 1957 Eyüp ve Sirkeci Konuşmaları Gönderileri

En Eski 1957 Eyüp ve Sirkeci Konuşmaları kitaplarını, en eski 1957 Eyüp ve Sirkeci Konuşmaları sözleri ve alıntılarını, en eski 1957 Eyüp ve Sirkeci Konuşmaları yazarlarını, en eski 1957 Eyüp ve Sirkeci Konuşmaları yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Hikmet Kıvılcımlı’nın 1957 Seçimlerinde yaptığı propaganda konuşmalarından biri olan Eyüp Büyük Camii Meydanı Mitingi’ndeki Konuşması, siyasi polis tarafından diktafonla kaydedilmiş ve sonrasında dava açılmıştı. Bu konuşma, bu nedenle mahkeme dosyalarına taşınmış, oradan da “Eyüp Konuşması” adı ile ünlenmiştir. Bu ikinci baskıda broşür olarak sunduğumuz metin, işte mahkeme kayıtlarına geçen bu polis tutanaklarıdır. Hikmet Kıvılcımlı’nın bu konuşması hakkında savcı; önce “Dini siyasete alet etmekten” dava açmış, bu tutmayınca iddiasını “Komünizm propagandası yapmak” biçimine dönüştürmüştür. Bu konuşma; hem kadrolar için propaganda-ajitasyonun nasıl yapılması gerektiği konusunda öğretici bir örnektir hem de içeriği bakımından ufuk açıcıdır.
Şimdiye kadar maalesef, büyük gerçekler daima küçük insanlardan uzak kalmıştır. Uzak bırakılmıştır.
Reklam
+1
Muaviye kimdir, bilir misiniz? Muaviye, Kureyş’in para ile Müslüman olan büyük bezirgânlarından Ebü Süfyan’ın oğluydu. İşte, bizim Şark memleketlerimizde vatandaşla devlet arasına ilk zehri koyanlar! Bu, 1300 sene evvel para ile Müslüman olmuş bulunanlara “gönülleri İslamiyet’e ısındırılmış'' diyebilecek misiniz? Bu “gönüllleri İslamiyet'e ısındırılmış”, hatta Kur’an-ı Kerim’in bile içinde, tahsisat [ödenek] almak haklarını kazanmışlardı. İşte bu adamlar, memlekette kendi bezirgân kârlarını, kendi bezirgân ruhlu çocuklarını ilerletmek için, vatandaşlara karşı suikast hazırlarken, ilk işleri, o demokrat devlet başkanlarını, Hulefâ-i Râşidîn’i ortadan kaldırmak olmuştur. Ve derebeylik ondan sonra başladı. 1300 sene, sürekli olarak derebeylerin art arda gelişi ile insanlar adeta hak aramaktan korkar hale geldiler, siyaset demekten korkar hale geldiler. Bugün vatanımızdaki fakir fukaranın: “siyaset”in sözünden korkmalarının baş sebebi, o büyük geleneği silmiş olan Şark Derebeyliğidir. (Osmanlıcada siyaset sözünün lügat karşılığı bile “adam asmak” anlamına geliyordu!) Bugün, Osmanlı İmparatorluğu’ndan, maalesef bize hâlâ o kötü terbiye: Siyasetten kaçmak, hakkını aramamak gerektiği gibi kötü adetler hâlâ intikal etmiş [geçmiş] bulunuyor ve hâlâ biz memleketin idaresini yalnız birkaç büyük bezirgânın yapabileceğini zannediyoruz.
Pahalılığı yaratan Bezirgânlardır
Hâlbuki büyük bezirgânların yaptıkları nedir? İşte bugünkü Pahalılık’tır, vatandaşlarım. Bir parti çıkarırlar: “Demokrat Parti” derler. Bu Demokrat Parti; “Halk idaresini, halk hürriyetini ortaya koyacağım”, der. Fakat en büyük vaat ettiği şey malum. Halka; “Sana ucuzluk getireceğiz”, der, vatandaşlarım. Bir de bakarsınız, yedi sene sonra ne olmuştur? İşler tepesi taklak gelmiştir. O zamana kadar görülmemiş bir pahalılık başlamıştır. Ondan sonra da Sayın Menderes, geçen gün gazeteye verdiği beyanatla bakın ne diyor: “Göstersinler bir çare, çaresi yoktur, pahalılığın çaresi yoktur!”, diyor vatandaşlar… Ben, size, herhangi bir hastalık karşısında kaldık mı, nasıl hareket ettiğimizi hatırlatacağım. Evvela hastalığın mikrobu nedir? Hastalığın sebebi nedir? Onu buluruz, değil mi vatandaşlarım? Sonra, o sebebe karşı ilaç bulur, ilaç ararız. Bizim memleketimizdeki pahalılığın sebebi nedir acaba? Eğer bugünkü iktidara bakarsak, memlekette her yer güllük gülistanlık. Pahalılık denilen şey de yoktur. Öyle mi, vatandaşlarım? Evet, Pahalılık bazı insanlar için yoktur. Günde 2 bin lira kazanan bir insan için, fasulye 1 lira da olsa, 4 lira da olsa, hiç fark etmez. O, belki de sadece pirzola yiyecektir... Onun için pahalılığın bir anlamı var mı? Ama günde 4 lira ücret alan bir işçi vatandaş için fasulyenin 1 liradan 4 liraya çıkması, çoluk çocuğunun o gün ekmeksiz kalması demektir.
Bu para oyunu memleketin en büyük politika oyunudur. Eğer vatandaşımız bu oyunları hesaba katarak siyasete el koymazsa, yani bu oyundan zarar gören vatandaşlarımız artık bu oyuna son vermek için siyasette söz ve etki sahibi olmazsa bu gidişin sonu gelmez vatandaşlarım.
+1
Çalışan vatandaşlarımızdan hiçbiri, elindeki paranın her sene yarı yarıya düşmesine taraftar değildir. Çünkü evindeki çocuğunun rızkı da yarı yarıya düşecektir. Bu, gökten inme bir afet değildir. Pahalılık, paranın düşmesi; yine bizim meselemizdir. Ama sizin bizim değil; çalışan, alınteri ile ekmeğini çıkaran fakir fukaranın eseri değildir.
Reklam
11 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.