Orwell, başlangıçta, öykünün geçtiği yıl olarak 1980'i seçmiş, kitabın tamamlanması biraz da hastalığı yüzünden uzadıkça 1980'i 1982 olarak değiştirmiş, daha sonra da 1984'te karar kılmıştı. Sonradan, romanına 1984 yılını tarih seçmesinin nedenini yakın dostu, yazar Julian Symons'a açıklarken, "Kitabın yazımını 1948 yılında tamamladığım için, 1948'in son iki rakamının yerlerini değiştirmeye karar verdim," diyecekti.
Her şey o kadar basitti ki! Bir kez teslim olmayagör, gerisi kendiliğinden geliyordu. Hani çok güçlü bir akıntıya yüzmeye çalışırken birden vazgeçip kendini akıntıya bırakırsın ya, öyle bir şeydi işte. Değişen , yalnızca senin tutumundur: Önceden belirlenmiş şey olmuştur, o kadar. Herkesi kaybedebilirsin, hayatın alt üst olabilir, sevgilinden bile vazgeçebilirsin, kim olduğunu bile unuttururlar... Sen sadece söyle İKİ ARTI İKİ KAÇ EDER? İKİ ARTI İKİ BEŞ EDER.
Büyük Birader'e itaat etmelisin, o ne derse doğrudur,sorgulamamalısın, onun kurallarına göre yaşamalısın, en önemlisi de onu sevmelisin. İsteyerek olmuyor mu? Öyleyse zorla, şiddetle, yıldırarak, korkutarak... Eğer sen yapmazsan, sen pohpohlamazsan, sen övmezsen elbet senin yerine yapacak birileri bulunur. Elbet sorgulamayan aptallar çıkar. Tanıdık geliyor mu? Gelmeli... Faşist iktidarla yönetilen devletleri düşünün. Çok uzağa gitmeyin ama. Büyük Birader'in gözü hep üstünüzde. 1947'de yazılmasına rağmen okurken yaşadığınız döneme tanıklık ediyor fikrine kapılmamak imkansız.