40 Şiir ve Bir

Haydar Ergülen

En Eski 40 Şiir ve Bir Sözleri ve Alıntıları

En Eski 40 Şiir ve Bir sözleri ve alıntılarını, en eski 40 Şiir ve Bir kitap alıntılarını, etkileyici sözleri 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Ay
Seni ayın altında unuttular, günlerin Eksik bıraktığını ay tamamlıyor şimdi Uzak sessizliğin ki anı kadar siyah Sözleriyle hicran kuyusuna kapattı beni: Ay nice batsa da meğer insanlar kadar Karanlıkta bırakmazmış kimseyi! Sen bütün Geceyi topladın üstüne ve bir bir söndü Masumluğun küçük fenerleri, yıldızlar Bir kez aydınlatır çünkü gövdeyi, bir kez Gölge düşmesin anıya, birbirimizden önce Onlar terkeder bizi: Yıldızlarla dolu Olabilir mi seninle beraber bakmadığımız Gökyüzü? Ah eski kamer, nerede o aşk Gibi içime doğduğun geceler, yeni ay fena Çıktı aramıza, çarpışarak karanlık sulara Gömülen şu gövdelere bak, dil karanlık Söylemese de sular da aydınlanır ve aysar Ruhlarımız buluşurdu ya gövdenin sahilinde, Gürültünün yolunda gittiğini fısıldar gibi Şimdi ruhların eksikliğini de gövde tamamlar Ayın altında daha karanlıktır bazı anılar...
Aşktır, yırtıldı yırtılacak bir anı gibi eski sesli haziranın tam ortasından, tam duyuldu duyulacak derken yalnızlığın sesi aşktır, açılır bir şiirin her yerinde...
Reklam
Bir anıya bir başka anıdan ne kalır, elbet aşkın ortasında haziran kalır!
Vapurdan önce indik birbirimizden, kürekçi mahlâsıyla geçsem ne çıkar sevda içinde yüzmediğim denizi? O halat öyle mi atılır, yürek öyle mi bağlanır bir yüreğe? Kara sözler karada bırakılır açılırken denize söz karada hafifse denizde ağır, işte deniz bile batıyor, sözler karşıya vardı, ara sıra adalara bak açılırsın diye suya saldığın anılar bile göğün denizinde battı! Başkasının denizinde batanlar görünmez olmayı bilirler, ya ben kimin denizinde… Üç yanım kara benim bir yanım ıssız denizsiz, vapursuz, yolcusuz, susuz… Eski denizleri karaya bağlarla da böyle, eski seferlerden kılıç artığı birkaç hatıra bırakırlar yanlarına, küreğe çarptırılmış gibi, öyle yalnızım karada, ne bir sarhoş gemi, ne martıların tuhaf sesleri, anlaşılmasın diye bu yalnızlık seferinin karada geçtiği, denize sürdüm şiiri, belki kılavuz, belki bir seferî… Boğulayazdım karanın sözleriyle açıldığım şiirde!
Evin gözü aşk üstüne sürmeli nicedir hazirana çekilmeyi bekliyor; bir göz ev bir göz aşka kapalı gövde çatısında kapalı ruh kafesinde gönül gözü çoktan küs uykusunda… Evin gözü aşk üstüne bulutlu sözlerse sanki kışın ağzından çıkma dokunsan kırılacak anlam tuzla buz… Ey ruh şu haziranı eve çağırsan aşk gibi bir mevsim bulsak onda aşk ile söz alsak da bir göz aşkın kapısı bu cümleden açılsa! Gül gibi haziran yetiştirirdik birbirimize bir oda bir sofa bir hayat derdik adına Haziran Aile Bahçesi derdik, evler, sokaklar kadar iyidir haziranda kalpler bahçeler gibi açılır ya, evin kedisi de haziran olur efendisi de, ve yalnızca aşkın borusu öter bu evde! Evin hali aşk üstüne çatılı… Gel, Hazirana kiralayalım aşkın bir odasını!
Sis
İki şehri var gecenin, biri gözümde tütüyor, birinin dumanı üstünde yağmur gibi çöken siste, bana bu uykusuz şehri niye bıraktın, göze alamadığım bir şehrin yerine bütün şehirlerdesin, gece değil istediğin hayli karanlık bakışlı bir şehrin gözleriyle çarpışmak hevesindesin! Gözlerini anlıyorum henüz bağışlayabileceği gözleriyle çarpışmadı kimsenin; gözlerimizi uzaklıklar değil ki yalnız göze alamadığımız yakınlıklar da acıtır, ve gözleri ancak gözler bağışlayabilir, öyle acıyor ki gözlerim kim bağışlayacak, sis değil, uykusuzluk değil, iki uzak şehir gibi ayrılıktan kavuşmuyor gözlerim : Biri hepimizle gözgöze gibi hala uykusuz, biri sis içinde kirpiklerine kadar açık, bu sessizliği kim bıraktıysa, göremiyorum konuşkan gözlerinde tek sözcük bile, gözlerimiz birbirine değmiyor gecenin iki şehrinde Kimsenin kimseye gözü değmiyorsa, şiir niye ?
Reklam
1.000 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.