Yaratıcı yazar, yaratabilmek için hem çocukluğun saflığına ihtiyaç duyar
; hem de yaratıyor olmaktan dolayı bir çocuk gibi cezalandırılacağı endişesini çeşitli boyutlarıyla deneyimler. Çünkü sanata kaynaklık eden bilinçdışı her zaman karanlıktır ve arzuların tatmini o tekinsiz karanlığın içinde bir yerde yaratıcı yazarı beklemektedir.
Oğuz Atay yaşadığı süre boyunca hiçbir zaman bir söylem kurucu olmadı; tamamlamış olduğu yapıtlarında hep söylemleri kırdı, bir genç yazar olarak yaşadı ve trajik bir hastalık sonucunda öldü. Her şeyden önemlisi, tüm düşünsel macerasını yapıtlarında sonuna dek yansıttı; bu ülkede ve bu zamanda başkalarınca gayrıciddiye alındığını bile bile edebiyat ve sanatı ciddiye aldı. O yüzden Atay'ı hep okuyacağız.
Öncelikle sevgili Murat Gülsoy'a kocaman bir teşekkürle başlamak istiyorum. Bu kitap yıllarca kitaplığımda, yanımbaşımda durdu. Okumak ne yazık ki (veya iyi ki) bugünlerde kısmet oldu. Murat Gülsoy, 602. gece'de Ahmet Hamdi Tanpınar, Oğuz Atay ve Orhan Pamuk'un eserlerini inceliyor aslında. Bu çok derin bir inceleme. Tarih, felsefe, siyaset ve daha pekçok alanla bağlantı kurarak disiplinlerarası bir tutumla, kurmacanın en derinlerine götürüyor okuru. Bana göre bu kadar önemli olmasının nedeni, adı geçen büyük yazarların metinlerine bizi bu kadar sağlıklı bir şekilde hazırlıyor olması. Çünkü böylesi güçlü ve derin metinlerle, profesyonel okuyucular olmayarak karşılaştığımızda, ya metni değersizleştiriyor ya da kendi kapasitemizden şüphe ediyoruz. Oysa basit bir gerçek, bir metni yaratıcı bir şekilde okumayı bilmiyoruz. Bir mühendis titizliği ve detaycılığıyla bunu harika bir şekilde başarıyor yazar
Murat Gülsoy . Özellikle Oğuz Atay'ın eserlerini incelediği kısımlar, gerçekten bir incelemenin ötesine geçiyor ve sizi gerçek dünyadan alıp götürüyor. Eğer edebiyatta, özellikle kurmacada derinleşmek istiyorsanız, mutlaka okumanız gereken bir kitap.
602. GeceMurat Gülsoy · Can Yayınları · 201480 okunma
Elimden geldiği kadar hikaye kahramanlarının konuşmalarını canlandırmaya çalışırdım okurken. Sonunda sucuk-ekmekçi başını sallar, kötü günler yaşıyoruz diyerek içini çekerdi. Olur böyle şeyler derdi elmacı da: insan neler görüyor yaşadıkça.
Selam sevgili okur!
Murat Gülsoy'un Büyübozumu Yaratıcı Yazarlık adlı eserinden sonra okuduğum ikinci kurgu dışı eseri de 602. Gece oldu. Kurgu dışı eserlerde anlatım tarzı, kullanılan kelimeler ve akış benim için çok önemli. Bu anlamda Gülsoy'un oldukça başarılı olduğunu söyleyebilirim. Eserleri farklı açılardan ele alarak sade ve
Kendisi olmak isteyen karakterlerin başkalarından farklı olduklarının bilincinde olmaları bir yandan da suçluluk duymalarına neden olur. Pamuk romanlarında kendisi olmak demek ait olduğu kültürün, toplumsal yapının dışına çıkabilmek, her türden cemaatin karşısında yalnız olabilmek demektir.
Realist roman adeta sokakta dolaşmaya çıkarılmış bir aynadır. Oysa modernist edebiyatta dünyanın karakterler üzerinde bıraktığı izlenimler tasvir edilir; ya da olayların tetiklediği içsel süreçlerin dışavurumları anlatılır.
Dünyayı en iyi şekilde yansıttığı düşünülen edebiyat artık kendi başına dünyayı kuran bir etkinlik olarak algılanmaya başlandı. Edebî eser, elbette elbette dünyayla bir ilişki içindeydi ama bu yüksek entelektüel etkinlik dünyaya şekil veren bir güce sahipti artık.
Bu kitap okuduğum ilk inceleme kitabıydı. Açıkcası böyle akıcı ve keyifli olacağını hiç tahmin etmemiştim. Kitap Borges’in kurmaca bir metni ile başlayıp Ahmet Hamdi Tanpınar, Oğuz Atay ve Orhan Pamuk’un eserlerini ve düşüncelerini birçok açıdan ele alıp irdeliyor. Eserler üzerinden Modernizm ve postmodernizm kavramlarını inceliyor.
Modernist
1.Emin Özdemir-Eleştirel Okuma
2.Dorethe Brande-Yazar Olmak
3.Edgar Allen Poe-Yazının Felsefesi
4.Hakan Bıçakçı-Uydurmanın İncelikleri
5.Ursula K. Le Guin-Dümeni Yaratıcılığa Kırmak
6.Okunması Gereken 501 Kitap
7.Virginia Woolf-Bir Okur Olarak I-II
8.Danell Jones-Virginia Woolf'tan Yazarlık Dersleri
9.Guiseppe Culicchia-Demek Yazar Olmak