Benim de hayallerim vardı. Daha dokuz-on yaşında doktor mu olsam, yoksa futbolcu mu olsam diye düşünürdüm. Okuldaki arkadaşlarımın, yaz tatilinden döndüğümüzde anlattıkları tatillere, ben de ailem ile gitmeyi ve sadece bir gün de olsa, babamızın elimizden tutup bizi okula götüreceği günü hayal ederdim. Elbet bir gün gelecek ve babam hiç gitmeyecek, yanımızda olacak derdim. İşte benim çocukça kurduğum tüm hayaller bir pazar günü son buldu. Babam, o lanet olası günden sonra hiç gelmeyecekti. Hayallerim ile birlikte, yüzünü görmek, sesini duymak, geleceği günü sabırla beklemek bitmişti.
Polis, adama iki metre kala kaşlarını çatarak, "Kimliğini çıkart." dedi.
"Memur bey," dedi adam. "Bir problem mi var ?"
"Hakkında şikayet var. Insanları rahatsız ediyormuşsun." Adam saatine bakarak hayretle "Nasil olur?" dedi. Buraya oturaklı sadece on dakika oldu."
"Haline bak, leş gibisin. Şimdi hemen kimliğini çıkart, ayyaş hafif."
Adam,"Ya sabır " dedi ve sinirle çantasını alarak, oturduğu banktan ayağa kalktı. Polis karşısında, yüzdoksan santimlik bir boy ve iri bir vücut görünce bir adım geri atarak, elini silahına götürdü.
Adam, polisin korktuğunu anlayıp, keskin bakışlarını yumuşattı ve ellerini kaldırdı, "Sakin olun, lütfen!" dedi. "Ben üsteğmenim. Sadece, cüzdanını çıkaracağım."
Kitabımızın kahramanı Tuğrul Akdoğan'dır. Kız kardeşi Tuğçe'de abisi gibi askeriye çalışmaktadır.
.
.
.
✏Yazar m.t.ozturk iki kardeşin hayatını gün yüzüne çıkarıyor. Harika bir roman daha başlarda beni sardı başladım mı bırakamıyorsunuz.
.
.
.
truvayayinlari'ndan çıkan roman 250 sayfa ve bir günde okunabilecek film izlermiş gibi akıcı bir dille kolayca okuyup bitereceğime inanıyorum. ( yalan ; gerçek benim fazla vaktim olmayınca bu üç gün tamam bir hafta da biter. İnşallah.)