“Hep ikiye ayrık o parlak saçları, nezaket ve tazelik parıltısı taşıyan o mükemmel beyaz yanaklarını çevreliyor. Abanoz kaşları aşk Tanrısı kama’nın yanının gücünü ve şeklini taşıyor ve ipekten uzun kirpiklerinin altında, ışıltılı büyük, siyah gözlerinin bebeklerinin gün ışığının en saf parıltısı tıpkı Himalaya’nın kutsal gölleri gibi yansıyor. Birbirine eş ince, beyaz dişleri gülümseyen dudaklarının arasından tıpkı bir nar ağacının yarı kapalı çiçeğinin içindeki bir çiy tanesi gibi parlıyor. Simetrik kavisleri olan minyon kulakları, altın dolu elleri, tıpkı bir lotus çiçeği tomurcuğu gibi bombeli ve yumuşak ayakları, Ceylan’ın en güzel incileri gibi, Golkonda’nın en güzel
mücevherleri gibi parıldıyor. Bir elin sarabildiği ince ve narin beli, yuvarlak hatlı göğsünün kavisi, daha baharındaki gençliğinin mükemmel hazinelerle donattığı büstünün zenginliğini güzelleştiriyor ve tuniğinin ipeksi kıvrımlarının altındaki bedeni, ölümsüz heykeltıraş Vishwakarma’nın kutsal elleriyle saf gümüşten şekil verilmiş gibi duruyor.”