Anılar ve Acılar 8

Abbas Yolcu

Attila İlhan

Abbas Yolcu Posts

You can find Abbas Yolcu books, Abbas Yolcu quotes and quotes, Abbas Yolcu authors, Abbas Yolcu reviews and reviews on 1000Kitap.
Ve sen sağdıç, uzakta Nedim'in herhangi bir mısraı kadar ince ve zarif şehrimizde büyük aşkının kapısını çalmakla meşgulsün. Biliyorsun ki o gelecek. Ve tıpkı bir med gibi seni yükseltecek. Oysa ben, Abbas, daima bir med yaratmak istiyorum. Eninde sonunda bir gara arka arkaya sonsuz trenlerin girişi gibi gürültülü ve heyecanlı bir med.
Sayfa 151
"Sen" diyor Annette "hep bir pencerenin arkasında gibisin. İnsanlar yaşıyor, sen seyrediyorsun."
Sayfa 144
Reklam
Bir keresinde, arka yollardan Cité Universitaire'e giderken: "İhsas" diyor "İhsas olmazsa sanat eseri olmaz. Bunun böyle olduğu muhakkak. Düşün bir kere: Sokakta gözlerinin önünde bir adam vuruyorlar. Tınmıyorsun. Oysa sahnede bir adam ölüyor. Sana dokunuyor. Şimdi bak, aslında birincisi gerçek, ikincisi sahte. Fakat ikincisinde his, ihsas var."
Sayfa 133
Bizim tahsil hayatımıza girmiş bir tip vardır: "İnek" deriz. Bu tip, kitabı okumayıp yiyen, otlayan, gevişen ve sorulunca makarna döker gibi iplik iplik çıkaran tiptir. Mesela Liseler İçin Tarih kitabının Osmanlılar bahsinin dışında ne Tanzimat, ne Gülhane Hattı ve ne de mesela İttihat ve Terakki Cemiyeti hakkında hiçbir fikri yoktur. Edinmemiştir. Sınıflarını arslan gibi geçen bir zavallıdır bu. Ve galiba bizim maarif sistemimizin Osmanlı vasıflarının bir mahsulüdür.
Sayfa 30
Sahi, bir de yolculuk dedimdi zahir. Yolculuk başkanın başkası. Yolculuk üç kere aynı an içinde yaşamak, bir ömür içinde bin ömür yaşamak. Ama yaşamak! Yolculuk hâlinde hem bir eksen üzerinde belli bir gidişin vardır hem de koptuğun organizmadan sende kalan hareketin. Hem bak, bu değişmez, daha doğrusu zor ve yavaş değişir: Şehirler, denizler, limanlar yolunun üstüne çıktıkça sana âyan olurlar: Bir saat, beş saat, bir gün, iki gün için: Göklerinde bir kuyruklu yıldız olur ve gelir geçersin.
Sayfa 112
Reklam
Yaşamak, yarı yarıya bilmektir. Yarıdan fazlasını bilmek iddiasında değilim, fakat duymak sağdıcım, duymak! Kulağını yere koyup onun altında kımıldanan hayatı duymak!..
Sayfa 100
Ve adına yaşamak filan de diğimiz müthiş vazife.
Sayfa 96
İşte Çanakkale Boğazı. İşte tekrar Çanakkale! Işıklar: Ateş böcekleri. Zambaklar, nilüferler. Yakamozlar. Kalbim, Allahın belası kalbim. Gökyüzü, Çılgınlık: Şahane ve mukaddes çılgınlık. İnsanı ve karıncayı aynı sefil yuvarlak üzerinde çilesiyle baş başa bırakan çılgınlık. Ve adına yaşamak filan de diğimiz müthiş vazife. Ben şimdi seni Dardanos'tan Yunan sularına doğru akarken şavklar ve dumanlar içinde görüyorum Avucumda çizgiler var. Ve sen o çizgilerden çok daha sağlam ve içimdesin. Seni, anamın ve babamın beni ve benim onları ve hepimizin birbirimizi sevdiğimiz kadar, hatta kimbilir belki ondan da ziyade seviyorum.
Sayfa 96
Yine Marmara! Geminin tam burnuna oturmuşuz. Geminin burnu açık denizlere sesleniyor: " Vardaaaa!" Kalbim kalbim saatli bomba mı nedir? Ha patladı ha patlayacak! Geminin burnundayız, gidiyoruz. Sahiden, hızlı ve emin gidiyoruz. İçimde çan sesleri. İçimde yangınlar. Dudakları nemli, gözleri gök mavisi çocuklar. Ulan ne halt karıştırıyor bu içim? İstanbul ufalıyor. İstanbul küçülüyor. Gözlerimizi sonuna kadar açmış ona bakıyoruz. O kimbilir kimlere bakıyor. İşte minareleri de kaybettik. Yok artık, İstanbul filan yok. Artık biz üç kişi bizzat İstanbul'uz.
Sayfa 96
221 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.