Dine dair en kolay yitirilen şey, inanç. Toplumsal ve bireysel alışkanlıklar sürüyor. Düşünce ve davranış tarzı sürüyor. Bireysel sorumluluk diye bir şey yok. Sorumsuzluk var! Kötü bir şey mi yaptın, şeytana uydun. Başına bir felaket mi geldi? Tanrı öyle istedi, senin ne suçun! Sen başkasına zarar mı verdin, eh, kaderi böyleymiş. Gene senin suçun yok! Tanrı gidiyor, yerine 'partimiz' geliyor, 'partimiz' yıkılıyor, yerine, 'değişen koşullar', '21.yüzyıl', 'küreselleşme' filan geçiyor.
Aşağılık kapitalistler it gibi zekiydiler! Solun savlarını en iyi onlar bilirlerdi, en iyi onlar kullanırlardı. Koşulların insanı belirleyeceğinden adları gibi emindiler.
Görebildiğim tek şey, uzun sürmüş suskunluktan sonra, herkesin kendini sesini keşfetme peşine düştüğü. Konuşuyor, bağırıyor ve birbirlerini pek az dinliyorlardı.