Acının Kaynakları

Salman Akhtar

Featured Acının Kaynakları Posts

You can find Featured Acının Kaynakları books, featured Acının Kaynakları quotes and quotes, featured Acının Kaynakları authors, featured Acının Kaynakları reviews and reviews on 1000Kitap.
İhanet hem özel bir travma biçimidir hem de tüm ruhsal travmaların bileşenidir.
Beşinci Bölüm: İhanet
Brenner’e (1959) göre mazoşizm, suçluluk güdümündeki Oidipal cinsel dürtüler için acı gerçeğin kabul edilmiş olmasının bir yansımasıdır.
Sayfa 131-2Kitabı okudu
Reklam
Boyutları ne olursa olsun, yıkıcı eylemlerin hepsi failin zihninde öyle ya da böyle meşruluk taşır.
Sayfa 139Kitabı okudu
İkinci Bölüm: Açgözlülük
Açgözlülüğün üç “birincil” özelliğinin (yani aşırı arzu, iflah olmazlık, kendini hak sahibi görme) yanında kimi diğer dışavurumlar da mevcuttur. Bunların da bazıları şunlardır: Sürekli bir acele hissi, nankörlük, empati eksiklikleri ve üstbenlik işlevlerinin yozlaşması. Acele etmek, ki barındırdığı psikanalitik düşünme bakımından fena derecede eksiktir, açgözlülüğe sıkça eşlik eder zira bekleyebilmek, bedenin ve zihnin “tok olmayan” hallerine tahammül etmeyi gerektirir. Tedarik beklemek aynı zamanda, sırayla kullanmak, başkalarıyla paylaşmak ve ürünlerin pek de mucizevi sayılmayacak şekilde yenileneceğine inanmak anlamına gelir. Açgözlü bireyler, her daim tok olmak isterler ve tedarik noktaları arasındaki zaman boşluklarına tahammül edemezler; sabırsızlık, mal hırsının ikiz kardeşi gibidir. Nankörlük de açgözlülüğün sık eşlikçilerindendir. Shakespeare'in "taş kalpli düşman” (Kral Lear, 1607, I, iv, s. 283) diye nitelendirdiği nankörlük, özü itibarıyla, kişinin başkalarından iyilik, sevgi veya maddi birtakım şeyler aldığını kabul etmeyi reddetmesidir. Minnet nedir bilmeyen kişiyi bu anlamda ne kadar şımartırsanız şımartin, kendisine yeterli gelmeyecektir. İçten içe, kendisine çocukluğunda yaşadığı mahrumiyetten dolayı “borçlu” olunan miktarı hesaplamaya devam edecektir. Böylesi bir birey sunulanların tadını çıkaramaz ve velinimetlerine herhangi bir minnet duymaz. Verilenleri toplar, insanların cömertliğini görmez ve daha fazlası için kıvranır durur (Akhtar, 2012; Bergler, 1945).
Sözümona intiharlarda çoğu zaman tabutun çevresinde toplanacak kişilerin hissedeceği suçluluğa ve üzüntüye dair bir hayal vardır; bu hayalî tören büyük bir tatmin sağlar. Bu sahnenin zihinde etraflıca canlandırılması da başlı başına bir haz kaynağı olmakla birlikte, hasta bazen de intihar eyleminin ardından kendisinin görünmez bir gözlemci olarak cenazede buluna bileceği ve cesedini görenlerin yaşadığı kedere bakıp keyif alabileceği yanıl samasına bilinçli olarak kapılır. Bu tür bir yanılsama bazen öyle güçlü olur ki, taşıdığı duygusal değer bakımından gerçekliğe üstün gelir ve eylemin temelini oluşturur.
Üçüncü Bölüm: Suçluluk
Çocukken arzularımız basittir, dosdoğrudur ve doyumdaki gecikmelere karşı tahammülsüzdür. Tutturduk mu tuttururuz; hayatın gerçeklerine ve isteklerimizin karşılanmasına engel olan kişilere itibar etmeyiz. Bu tür “düşmanlar” başımızdan gitsin, buhar olup uçsun, hatta ölsün isteriz. Onları yok etmek isteriz. Çocukluğumuzun kişilerarası dünyasının nispeten ufak çemberi düşünüldüğünde, bu “düşmanlar” genellikle ebeveynlerimiz ve kardeşlerimizi. Arzularımızın hemen doyuma ulaşmasının önündeki tek engel onlardır sanki. Ara sıra onlardan nefret etmemize ve çocukluğun o tipik mutlakiyet tutumuyla, ölmelerini istememize şaşmamalı. Ve işte başkalarının ölmesine yönelik bu arzular, insanın suçluluk deneyiminin temelini oluşturur. “Yok olma kaygısı” (bu konuya ilişkin literatürün kapsamlı bir değerlendirmesi için, bkz. Hurvich, 2003) olarak bilinen ve kendiliğin dağılması beklentisiyle yaşanan sıkıntidan farklı olarak, “yok etme suçluluğu” kişinin sevgi nesnelerini bizzat yok etmesiyle ilişkili olarak hissedilen sıkıntıdır.
Sayfa 74-4Kitabı okudu
Reklam
160 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.